9 Ekim 2022 Pazar

TOPLUMSAL SONUÇLAR

 

1793-94 örgütlü terörünün ardındaki kuvvet köylü şiddeti değildi. 

Köylülerin şiddeti daha çok devrimin ilk zamanlarında geçerlidir.

 Paris’te bu politikaların uygulanması da sans culotteların itelemesi etkili olmuştur. 

Giyontine başvurulması karaborsacıların istifledikleri malları ortaya çıkarmasını zorlamak için.

Robespierre ve Montanyarlar’ın kitlesel çapta uygulanan Terörü de içine almak üzere baldırı çıplakların programını benimsemeleri zamanı gelince de bunu halka karşı kullanmalarıdır diye özetlemektedir olayı yazar.

Karşı devrimci güçler vendee, Lyon, Marseille, Touloun ve Bourdaux’dan çıkmıştır.

 Vendee Fransa’da ticaretin en az girdiği bölgeydi ama diğerleri tam tersi. 

Oralarda zengin iş çevreleri soylu ve rahiplerle işbirliğine girişti.

Radikal devrim olmasaydı burjuva devrimi de olamazdı.

Peki bu şiddetin faydası ne olmuştur? 

Devrim birbiriyle kenetlenmiş bütün bir aristokratik ayrıcalıklar düzenini, monarşiden, toprak aristokrasisinden,  ve senyörlük haklarından oluşan karmaşık birliği ancienregime’in özünü sarsabildi .

Ama diyor başlıca itici gücü burjuvazi ve başlıca sonucu kapitalizm olsa da 18. yyın son çeyreğinde Fransız burjuvazisi kendi gücüyle bunu gerçekleştirebilecek bir ekonomik temele henüz sahip değildi.

 Tüm güçlerin bir araya gelmesinden doğan bir süreç olarak görülmeli diyor zannımca.

Kapitalist tarımın gelişmediği bir dönemde bunun devlet eliyle yapıldığı bir dönem olarak değerlendirilebilir diyor devrim dönemi için. 

Aristokrasinin ortadan kalkması ise daha sonra sağ tandanslı faşizan politikaların ortaya çıkmasına engel oldu.

Devrim sırasındaki toprak satışından burjuva ve köylü aristokrasisi yani köylü büyük toprak sahipleri de faydalanmıştır. 

Fakat devrim sırasında tarımda uygulanan politikalar onların canını sıktı ve cumhuriyete düşman kesildiler ve bu daha sonraki siyasal olaylar açısından pek iyi bir durum yaratmadı.

 

 KÖYLÜLER VE RADİKALİZM

 

17.yy da köylü ayaklanmaları Fransa’da başlıyor zaten. 

Fransa’da bir çok köylü küçük mülk sahibi olmuştu. 

Yine de büyük çoğunluk hiç toprağı olmayan köylüler olabilir... bazı bölgelerde en azından durumun bu olduğu düşünülüyor.

Köylülük kendi içinde bölünmüştü. 

Yoksul köylüler çağdaşlaşmanın asıl kurbanları oldular. 

Çok çeşitli tipleri olan Fransız köyleri çağdaşlaşmadan genellikle İngiliz köylerine göre çeşitli nedenlerle hem daha geç etkilenmiş hem de daha az acı çekmiş olmakla birlikte 18. yy.ın sonuna yaklaşıldığında Fransız köy toplumu da çağdaşlaşmanın açık bir saldırısına uğramış bulunuyordu. 

Aşırı eşitlikçi kuramları savunmaya yöneldiler ve devrimin pik yaptığı sıralarda kentlerdeki radikal gruplarla birleştiler. 

Köylü aristokrasisinin ve köylü çoğunluğun her biri kendi yolunda giden bazen devrimci bazen devrim karşıtı iki farklı köylü devrimi yaşanmaktaydı diye tarif etmiştir yazar.

Köylülüğün üst katmanları toprağın kullanım hakkına sahip olmakla birlikte toprağa sahip değillerdi. 

Fakat bir çoğu özgür kişi durumundalar.

 Tam olarak feodalizme karşı değiller. 

Henüz soyluluğun ayrıcalıklarıyla kendi sorunları arasındaki bağı görebilmekten uzaklar.

Etats Generaux’nün devleti ele geçirmek istemesi karşısında Tiers Etat buna direniyor.

Zengin soylular feodal hakların bazılarından vazgeçmeye hazırlar fakat kırsal senyörlerin hayatı tamamen bu ayrıcalıklara bağlı ve en çok direnen de onlar.

1786’da İngiliz manifaktürlerine konulan vergilerin düşürülmesi .

Bu durumda pek çok Fransız işsiz kaldı. 

Köylülerin yan işlerini sekteye uğrattı. 

Tahıl yasalarındaki değişiklikler, doğal felaketler vs derken köylü isyanları patladı.

Büyük korku adı altında kaotik bir ortam var.

 Liberal aristokratlar burjuvaziyle birbirlerini kucaklıyor. 

Köylüler yoksul sınıflar bir arada.

Kentin ve kırın orta büyüklükteki mülk sahipleri aristokrasinin entrikası sonucu ortaya dökülen eşkıyalardan korunmak adına kendi aralarında örgütleniyorlar vs.

Köylü şiddeti burjuvaziyi aristokratlarla işbirliği yapacak kadar korkutuyor.

Karşı devrimi gerçekleştirecek muhalifler birlik oluyor. 

Üçüncü tabakanın kurmuş olduğu kurucu meclisi iplemiyorlar.

Fransız Devrimi soylulardan gelen bir saldırıyla başlamış; ilerledikçe daha radikalleşmiştir. 

Devrimin ilerleyişi esnasında burjuvazinin daha radikal kesimleri iktidara gelmiş her biri bir öncekinden daha radikal politikalar izlemiştir.

 İtici güç sans culotte lar. 

Kır kesiminin aktif desteğini aldıkları sürece de başarılılar.

 Mülk sahibi köylülerin çıkarları sans culotte larla çatıştığında ise devrimi itekleyen güç azalmış ve radikaller temizlenmiştir.

4 ağustos 1789 bildirisiyle ancient regime in tamamen yıkıldığını söylemek biraz abartı kaçar. 

Fakat meclis yasa önünde eşitlik ilkesi, feodal yükümlülüklere tazminatsız olarak son verilmesi, cezalarda eşitlik ilkesi, herkesin kamu hizmetlerine kabul edilebilirliği kuralı, devlet memurluklarının satılması uygulamasının ve rahiplerden alınan öşür vergisinin kaldırılmasını onayladı.

Yazar kurucu meclisin bu kararları çok da hoşnut bir şekilde geçirmediğinin ortadaki radikal tehditten dolayı onayladığını belirtmektedir.

14 Temmuz Bastille ele geçirildi

20-25 Haziran kral kaçmaya çalışıyor.

10 Ağustos 1792 Tuileries Sarayı’nın yakılması ulusal bir başkaldırıya dönüştü .

Mayıs 1793 Jakoben Robespierre Jirondenlerden iktidarı alıyor.

Ayaklanmaların bir sonucu olarak köylüler bir takım önemli kazançlar elde ettiler.

Loi agraire ve köylülerin radikal düşünceleri ve zengin köylülerin itirazları.

Radikal tarım protestolarının ortak yönü hepsi özel mülkiyetin ya tümüyle ortadan kaldırılmasını ya da eşitlikçi bir anlayışla çok sıkı bir biçimde sınırlandırılmasını istiyordu.

Pazar düzeneğinin etkilerinden kurtulmak için bolluk ambarları gibi önlemlerin alınmasını istiyordu.

Pazar düzeneğini kullanarak zenginleşenlere bileniyorlar.

Çıkış aşamasında burjuva devriminin radikal kanada ihtiyacı vardı. 

Mülkiyet konusundaki bağdaşmaz tutumları devrimin üçüncü evresinde son kez birleşip ayrılmalarıyla sonuçlandı.

1793’te köylülere önemli bir takım haklar veriliyor . 

Burjuva devrimi radikallerin etkisiyle eksen kaymasına uğrayacak.

 Bu noktada kent radikalleri ve köylüler hala biraradalar.

Halkın tükettiği maddeler karneye bağlanamıyor henüz bu kadar merkezi planlama yapabilme imkanı yok. 

Robespierre’in popülaritesini yitirme nedenlerinden birisi de budur.

Olası komünal çiftlik senaryoları en çok zengin köylüyü tedirgin etti. 

Nitekim devrimin radikal evresi en çok zengin köylüyü taciz etti.

Yoksul köylülerin isteklerine ise konvansiyon meclisinde ve kamu güvenliği komitesinde karşı çıkıldı.

Kısacası radikal evrede kentli baldırı çıplaklar Jakoben önderleri sonunda devrimi kurtaran politikalara itebilmişlerse de bu köylülerin devrimin aleyhine çevrilmesi pahasına olmuştur.

Tahılda yükselen fiyatlar yoksul köylüyü de vurdu.

Bu dönemde, kentli baldırıçıplakların gereksinimleri ve özlemleriyle kırsal kesimin tüm gruplarının çıkarları arasında sonunda dolaysız ve açık bir çatışma ortaya çıktı.

 Bunun başlıca belirtisi, kırsal kesimle kentler arasındaki mal değişiminin azalması özellikle kentin mal sağlama olanaklarının kötüleşmesi oldu.

Robespierre’in düşüşünün nedenleri arasında politikalarının kır kesimiyle kentli yoksulları doğrudan bir çatışma noktasına getirmesinde ve kentli yoksulların durumunu daha da kötüleştirmesinde yatmaktadır.

1795 de radikallerin son bir çırpınışı var ama devrim ordusu özel mülküyet ve düzeni korumak adına silahlarını bu sefer onlara yükseltecek.

 Bir ordunun halk ayaklanmasına karşı ilk defa kullanılışı diye de belirtmiş.

Köylülerin arasından da karşı devrim için ayaklanmalar olmuştur. 

Anti kapitalist, devrim karşıtı Vendee ayaklanması.

 Topraktan alınan feodal kiralar vardı. 

Devrim bunları kaldıramamıştı. 

Devrimin para biriminin değeri düşünce toprak beyleri kiralarını mal olarak istediler.

 Öşür vergisi kaldırıldığında toprak beyleri kiralara aynı oranda artış yaptı. 

Devrimin eklediği vergiler toprak beyinin değil köylünün sırtına bindi ama bir de rahiplere yönelik saldırılar köylüyü asıl çileden çıkaran durumdur diyor yazar.

 

 

 MUTLAKÇILIĞIN SONA ERMESİ

 

18. YY’ın son yarısında yakın dönemde soyluluk payesine erişip mülklerine daha az patriarkal daha çok ticari bir tutumla yaklaşan mülk yönetimini sıkılaştıran eski feodal haklardan yararlanan fırsat bulduğunda bunlara yenilerini de katan kesimler köylü üzerinde baskıyı artırdı.

Kapitalist tarım Fransa’da çok sınırlı kaldı.

 Bir ara feodal ödentilerin artırılması ve çitlemeye benzer hareketler köylüyü iyice çileden çıkardı ve Üçüncü zümreyi kendi içinde bir araya getirdi.

Cübbe soyluları ve kılıç soyluları da bir araya gelecekler. 

Cübbe soyluları daha fazla yargı yetkisine sahip bağımsız mahkemeleri var vs.

 Kılıç soylularının herhangi bir dayanağı yok bu nedenle de cüppe soylularını tanımak zorunda kalıyorlar.

Ancient Regime in sonlarına doğru kılıç soyluları bir atılım daha gerçekleştirecekler. 

Yüksek memurlukları ve ordudaki görevleri kendilerine saklayabilmişlerdir. 

Fakat pek çok burjuva da soyluların arasına sızabilmiştir. 

Dolayısıyla Fransız aristokrasisinin İngilizlere göre kapalı olduğu tarzından bir açıklama çok da doğru gözükmemektedir.

Bütünleşme İngiltere’de kralın etki alanı dışında ve krala karşı gerçekleşmiştir.

 Çitlemeyle topraklarını büyüten toprak beyleri kralın köylülerinin işlerine burnunu sokmasını istemediler. 

Benzer şekilde kentli zenginler de tahtın karlı iş olanaklarını seçilmiş birkaç gözdeye ayrılmasını istemediler.

 Fransa’da ise monarşi halktan gelme insanları feodal korunmaya muhtaç toprak beyleri durumuna dönüştürdü. 

Bu grup eski sistemin bir bekçisi ve krallığın yapmak istediği reformların da muhalefeti oldu.

Turgot’un bireysel mülkiyet ve serbest ticareti yaygınlaştıran uygulamaları hem kentli plebler, köylüler hem de sermaye ve endüstri çevrelerince muhalefetle karşılandı buradan yola çıkarak yazar bu noktada hala eski rejimi yıkmak isteyen çevrelerin pek etkin olmadığını göstermek için kullanmaktadır.

Kapitalizm, feodal bir maske takınmıştı. 

Varolan sistemin içinde kalarak mülkiyet haklarının korunmasını istiyorlardı.

 

 

 SINIF İLİŞKİLERİ

 

17.yy monarşisi zamanında Fransa Burjuvazisi hala kralın gözünden düşmemeye çalışıyordu. Krallığın koyduğu düzenlemelere bağlı kalıyordu.

Yerel yönetim giderek krallık denetimlerine bağlı.

Belediye başkanını genelde doğrudan kral seçiyor.

Merkezi bir devlet kurma çabası burjuvazinden daha çok krallık bürokrasisinden kaynaklanmıştır.

Artı ürünün oluşmadığı bir yerde monarşi kendine müttefik yapmak istediği bürokratın gelirini nasıl/nerden sağlayacak. 

Fransız monarşisi bu duruma, bürokratik mevkileri satarak çözüm bulmaya çalıştı.

 Bu yöntem burjuvaziye krallık bürokrasisine girme yolunu açtığı ölçüde krallığın bu sınıftan müttefik edinmesini sağlıyordu.

Önceleri bir devlet memurluğu satın alınarak elde edilen soyluluk statüsü kişinin kendi ile sınırlıydı sonra babadan oğula geçmeye başladı. 

14. Louis zamanında 3 kuşak boyunca aynı ailenin elinde kalırsa soyluluk statüsünün bağışlanması kuralı ortadan kalktı. 

Bu statü burjuvaların siyaset alanında bağımsız davranma isteklerini azaltılıyor. 

Bu da ancient regime in kendini devam ettirmesine yardımcı oldu.

Kralın mutlakiyetinin kaynağı da bu görevlerin satışından sağlanan paraydı.

Memurlukların satılması ilk başta feodalizme yani derebeylere karşı burjuvaziyi krala yaklaştırmışsa da zamanla burjuvalar feodal nitelikler kazanmaya başladı.

 Ve kendi konumlarını daha da sağlamlaştırmak için kendi aralarında birlik oldular.

Memurlukların satışının sona erdirilmesiyönündeki çabalara muhalefet ettiler.

 Bunu devam ettirebilmek için kullandıkları dil ise: doğal haklar, bireysel özgürlükler, toplum sözleşmesi vs. 

16. Louis tahta geçtiğinde eski düzene geri dönüldü.

Fransız toplumu İngiltere benzeri kentli burjuvaları andıran bir toprak beyleri parlementosu yaratamazdı çünkü Fransız monarşisinin gelişmesi, toprak sahibi yukarı sınıfların siyasal sorumluluklarının büyük bir bölümünü ellerinden almıştı ve burjuvazinin gelişme eğilimini de kendine yontmuştu.

 

 

 SOYLULARIN TUTUMU

 

Kentli nüfusun karnının doyurma meselesi var ama tahıl ticareti durağan bir görünümde. 

Kentler için pazara yönelik üretim yapan köylüler kazançlı gözüküyorlar.

Köylülerden tahıl almak için tacirler kapı kapı geziyorlar.

Fransa’da şarap da önemli bir tarımsal ve ticari ürün .

Şarap yetiştiriciliği (Fransa) ve koyun yetiştiriciliğinin (İngiltere) siyasal ve ekonomik sonuçları farklı olmuştur.

Fransa’da taşımacılık geri, şarap üretimi tüm ülkeye yayılmış durumda, ve büyük çoğunluğu ülke içinde tüketiliyor. 

Bunlar sıradan sofra şarabı ve satışından çok büyük paralar kazanılabilecek bir ürün değildi kısacası.

 İyi şaraplar şimdiki gibi Bourdeaux limanında yetiştiriliyor. 

Zengin ve kafası ticarete basan taşra aristokrasisi ilgileniyor şarapçılıkla.

 İngiltere’de koyun yetiştiriciliği dokuma endüstrisine dönüşüyor; fakat şarap böyle bir sektör değil.

Bağcılık çitleme hareketine de yol açmadı.

 Araç gereç olarak fazla kapitale ihtiyaç duyulan bir tarım türü değil fakat emek yoğun tarım türü.

 Kısacası fransız aristokratı köylüyü toprakta alıkoymakta ve feodal sistemin mantığıyla düzenin devamı işine gelmekte. 

Köylüden doğrudan aldığı ürünü de pazarda satmakta. 

Üstelik bu satışı yaparken sahip olduğu yasal ayrıcalıklar sayesinde kentte kendi elindeki şarapları satmak konusunda köylüye fark atıyordu.

 Köylü ve küçük üretici kente şarabını istediği gibi getiremediği için ürünlerini toprak beyine satıyor.

18.yy Fransa’sında şaraptan edinilen servetler kostüm soylularının elinde bulunduruluyor.

 Eski burjuvazi şimdinin kostüm soylusu. 

Bourdeaux’da iki soylu tipi arasındaki fark çok bariz.

Soyluların ticaretle uğraşmasının önünde bir takım yasak ve engeller yok değil. 

Rütbe düşürme ve 17. yy’da uygulanan dört saban kuralı. 

Taht soyluların kalmasını istedi ama süs olarak kendisine kafa tutacakları bir ekonomik temel kazanmasını da istemiyordu.

18.yy’ın ilk çeyreğinde bile aristokratların ticaretle uğraşmaları hoş karşılanmıyor ama sonraki dönemde yavaş yavaş bu algı değişecek.

Taşra soylusu bu açıdan daha rahat. 

Ticaret yaptığı için kimse onu kınamıyor.

 Yazar bu noktada şu sonuca varıyor: Yasalar ve önyargılar tek başlarına Fransız toprak aristokrasisi arasında ticarete yatkın bir anlayışın ve bir tacir gibi davranışların yayılmasına engel olamamıştı.

Fransa’da tarım kapitalizmi yer yer gelişmişti.

 Fakat burada sorun yalnızca Fransız kır soylularının mülklerini verimli bir biçimde işletmeye ve ürünlerini pazarda satmaya çalışıp çalışmadıkları değildir. 

Ne de yalnızca kaç soylunun böyle bir tutum geliştirebildiği sorunudur. 

Önemli olan bunu yaparlarken tarım toplumunun yapısını İngiltere’de çitleme hareketinin en güçlü duyulduğu bölgelerdekine benzer bir biçimde değiştirip değiştiremedikleridir .

Toulouse’ta pazar için tahıl üretilmektedir.

 Hem kılıç soyluları hem de cübbe soyluları tahıl üretiminin içinde yer almaktalar.

 Fakat İngiltere’den farklı bir durum var burada.

 Tahıl tarımında herhangi bir teknik yenilik söz konusu değil. 

Soylular kurulu toplumsal ve siyasal yapıyı köylülerden daha fazla tahıl toplamak ve bunu pazarda satmak için kullandılar. 

Köylülerin toprakları ellerinde tutulmasına izin verilmiş ama bunun karşılığında köylünün ürününün önemli bir miktarını lord alıyor.

 Baş uşak ve ortakçılar var ama düzen genel olarak topray beyinin lehine. 

İngiliz biçimi toprağın büyük çiftçiye kiralanması gibi bir olay burada yok.

Fakat köylüler zamanla kendi karşı stratejilerini üreteceklerdir.

Bu dönemde toprağın soyluya ancak toprağı işleyen köylülerin kendisine bir gelir sağlamaları ölçüsünde bir yararı var.

İngiltere’de olduğu gibi Fransa’da da yeni kurulmakta olan ticaret ve endüstri dünyasında takınılan tutumlar toprak sahibi yukarı sınıflarla burjuvazinin azımsanamayacak derecede birleşmelerine yol açmıştır. 

Fakat ilişkiler nitelik açısında İngiltere’dekinden farklı. 

İngiltere’de kırla kentin birbirleriyle karışmalarıyla doğan işbirliği daha çok krala yönelikti. 

Fransa’da ise bu kral aracılığıyla sağlanmıştır.

 

FRANSA’DA DEVRİM ÖNCESİ

 

 Ticaret ve endüstri sınıflarının gelişmesine cevap olarak İngiliz aristokrasisi ticarete yönelik tarıma uyarlanabildi ve bunu yapabilmek için de köylüyü elemine edebildi.

İngiliz soylusu kapitalistleşirken Fransız soylusu Paris’te saraylarda süs unsuru ya da kırsalda köylünün ürettiğinden nemalanmaya çalışıyor.

Fransa’da devrimden önce ve sonra köylünün elindeki toprak mülkiyeti sağlamlaşıyor.

16. ve 18. yy arasında iki ülkenin izlediği seyir bu kadar farklıyken sonrasında 19. ve 20. yy da tekrar birbirlerine yakınlaşabildiler mi? 

Yakınlaşabildilerse sebep nedir? 

Yazar bu sorulara cevap arayamaya çalışıyor.

Fransız soylusu erken bir tarihte İngiliz soylusundan farklı olarak daha sağlam bir hukuki statüye sahip.

Devrim sırasında köylüler neredeyse mülkiyet hakkına benzer bir hak ele geçirmişti.

Kılıç soylular altın ve gümüş fiyatlarının yükselmesiyle zaten bir gelir kaybına uğramış gözükmektedir. 

Bu zaten 14. Louis zamanında merkezi otoritenin soyluların aleyhine güçlenmesine de yardımcı olmuştur.

Bu dönemde kendi topraklarını kiralamaktan vazgeçip işlemeye karar verenler de oldu ama İngiltere’deki pamuk tarımındaki gibi bir gelişme yaşanmadı.

15-18. yy arası soyluların toprakları kentlerde ticaretle uğraşan burjuvazinin eline geçmeye başladı.

Fransa’nın sadece bazı bölgelerinde topraklar işletilmeye başlandı ama etkili değil.

Toprak edinen zengin burjuvalar ya ünvan satın aldılar ya da kraliyet bürokrasisi içinde bir mevki .

Kral da bunları zaman zaman kılıç soylularına karşı işbirliği yaparak korudu.

16. yy boyunca kral, soyluların elinden yargı görevlerinin birçoğunu aldı; topraklarından vergi ve asker toplamaya başladı.

Kral bunu sağlayabilmek için bir takım bedeller de ödemedi değil; soylulara kilise de mevkiler verdi.

 Kilise onlara göz kulak olunca kraldan yeni mezheplere karşı  kendini korumak için güvence aldı. 

Ve ordu da onlara emanet...ki bir dolu savaş var bu dönemde.

 

 


 SANAYİ DEVRİMİ

 

1840’lardan itibaren İngiltere’deki sanayi üretiminin patlaması daha geniş bir alanı etkilemeye başladı.

 

 Ekonominin uçuşa geçmesini ise 1870’lere kadar götürebilmek mümkün.

 

İngiltere’nin ilerlemesi nereden kaynaklanırsa kaynaklansın bilimsel ve teknolojik olmadığı kesindi.

 

 Fransa bu açıdan daha gelişmişti diye iddia ediyor Hobsbawm.

 

 Buradan İngiltere’nin iç siyasetine bağlayacak durumu.

 

 Tarımdaki kapistalistleşme ile bağlantılı.

 

 Tarım uzun süredir pazar için yapılmaktaydı.

 

İmalat kırsal alana yayılmıştı.

 

Tarım hızla büyüyen tarım dışı nüfusu beslemek için üretimi ve üretkenliği artırmak, kentlerin ve endüstrilerin durmadan artan emek ihtiyacını karşılamak ve ekonominin daha modern sektörlerinde kullanılacak sermaye biriminin sağlanmasına katkıda bulunacaktır.

 

Gemi taşımacılığı, liman tesisleri, kara ve su yollarının iyileştirilmesi için altyapı yatırımları yapılmıştı.

 

İngiltere’de olduğu gibi bir endüstri toplumunun ana toplumsal temellerinin atıldığı durumda iki şey daha gerekiyordu: Birincisi, makul ucuzlukta ve basit yeniliklerle üretimini hızla artırabilen imalatçıları ödüllendirebilen bir endüstri İkincisi büyük oranda tek bir üreticinin elinde olan bir dünya pazarı.

 

Endüstriyel büyümenin önderliğini genel olarak tekstil imalatçıları yapmaktaydı.

 

İngiliz becerisi taklit edilebilir; ingiliz sermayesi ve becerisi ithal edilebilirdi.

 

İngilizler Hint pamuklu mallarını taklit etmeye çalışıyorlar ilk başlarda çok başarılı olamadılar ; Hint patiskalarının ticareti yasaklanınca yerli pamuk endüstrisi bu patiskaların yerini tutabilecek mallar üretmeye başladı.

 

Sömürge ticareti pamuk endüstrisini yarattı ve besledi. 

 

Bu ticaret büyük hızlı ve her şeyden önce görülmemiş bir genişleme vaat eden girişimciyi, bunu karşılayacak devrimci teknikler benimsemeye teşvik eden bir ticaretti.

 

Satış rakamları açısından Endüstri devrimi iç pazarlar karşısında ihracatın kazanmasıdır.

 

Latin Amerika Napoleon savaşları sırasında İngiltere’ya bağımlı hale geldi.

 

 Bir zamanlar pamuklu ihracatçısı olan Hindistan sistemli olarak endüstrisizleştirilmiş ve Lancashire’ın pamukluları için pazar haline gelmiştir.

 

Pamuk, özel girişimcilere endüstri devrimi macerasına kalkışmalarına yetecek kadar astronomik bir kazanç ve bunu sağlayacak kadar ani bir genişleme olanağı verdi. 

 

Bu alandaki devrim yaratan buluşlar da basit ve ucuz şeylerdi sağladıkları yüksek üretim sayesinde kendilerini amorte edebiliyorlardı.

 

Hammadesi dışarıdan geldiği için köle işgücünün zorlanması ya da sömürgelerde yeni topraklar açarak arzı artırabilmek mümkündü. 

 

1860’lara kadar ABD’nin güneyi sağlamıştır.

 

 

ÜTOPYALAR - 1

  ÜTOPYA VE GERÇEKLİK   Sosyalizm on dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sının üzerine bir ütopya olarak çökmüştür. Bu ifade, kesinlikle şu iki t...