AVRUPA TARİHİ - 2
FEODALLEŞMENİN
MEKANİZMALARI
Avrupa’da
(Fransa-Almanya-Benelux-İtalya’nın bulunduğu coğrafya)Roma imparatorluğundan
dolan iktidar boşluğunu once Merovenj Hanedanı sonrasında ise Merovenj
krallarının vassalı olan Karolenjler dolduruyor.
En çok
bilinen karolenj hükümdarlarından biri Charlemagne/Şarlman (Charles I).
Kutsal Roma
Germen İmparatorluğu’nun başlangıcı 800 olarak kabul edilir ve “Alman
Milleti’nin Kutsal Roma Germen İmparatorluğu” adıyla 1800’lere kadar devam
eder….
Bu dönemde
kral, sağlığında kendi oğulları arasında toprakları bölüyor ve her bir prens
bir dükalığın sahibi.
Baba
öldükten sonra oğullar arasında kim kral olacak çekişmesi sıklıkla yaşanıyor.
Nitekim
Şarlman’ın oğlu Louis I’de toprakları kendi oğulları arasında bölecek
(Ordinatio Imperii-3 e bölüyor).
Fakat henüz
sağlığında oğulları veraset konusunda çatışmaya başlıyor.
Louis I’in
ölümünden sonra 843’te Verdun antlaşması ile oğulları Louis II/Louis the
German; Lothar ve Charles the bald arasında topraklar paylaşılıyor.
( Louis the
GR; Doğu Frank Kralı oluyor toprakları bugünkü Almanya; Lothar bugünkü Kuzey
İtalya bölgesinden sorumlu, Charles the Bald da Batı Frank Kralı oluyor
toprakları bugünkü Fransa).
Fakat
Lothar ölüp Lothar’ın kendi mirasçısı (o da Lothar) da varissiz ölünce, onun
topraklarını da Meersen Antlaşması ile Louis the GR ve Charles aralarında
paylaşacaklar.
Batı Frank
Krallığı 987’de Karolenjlerden Capet hanedanına geçecek.
Capetler,
Batı Frank Kralı Karolenj Hanedanı’ndan Charles the Bald’ın, ülkenin kuzeyini
Vikinglere karşı savunduğu için toprak verdiği bir vassal olan Robert ve
torunlarının hanedanının ismi.
Karolenj
hanedanının sonu ve Capet döneminin başlangıcında (987) Fransa’nın merkezi erki
güçlü değil; Almanya’nın daha güçlü sayılır.
İngiltere’nin ise Normanlar tarafından
birleştirilmesi henüz gerçekleşmemiş.
Özetle bu
dönemde, fetheden prens fethettiği toprakları güvendiği adamlara (diğer
prenslere) tımar olarak veriyor.
Güvendiği
adamlar o topraklardan vergi toplayacak; direnişleri cezalandıracak vs.,
gerektiğinde fetheden prensle beraber savaşacak… fetihler durduğunda kendisine
tımar verilen güvenilir adam (prens) kendi bağımsızlığını ilan ediyor.
Doğu Frank
bölgesinin idaresi, (yani Almanya) 962’de papa tarafından Saksonya Dükü olan ve
diğer germenik aristokratlar (dükler) tarafından 936’da Almanya Kralı seçilen
Alman prensi Büyük Otto’ya veriliyor.
Otto küçük
prenslerin merkezi iktidarını tehdit etmesini engellemek amacıyla ruhbana bir
bölge üzerinde egemenlik yetkileri verir.
Niye çünkü
Ruhban sınıfının hanedanlar gibi mirasçısı yok.
Fakat bu
taktik işe yaramadı er geç onlar da merkezi otoriteye kafa tutmaya başladılar
Almanya’nın Fransa’ya kıyasla daha geç toparlanmasında bunun da payı vardır.
Ruhban, Fransa’da
kendi dağınık topraklarına korumak adına güçlü bir merkezi iktidardan yana oldu
bu da uzun dönemde Fransa’nın daha merkezi bir monarşi haline gelmesine
yardımcı oldu.
Batı
Franklar ise kendi içlerinde daha parçalı/bölünmüş kalıyor, dışarıdan saldıran
yok o yüzden kendi aralarında kapışıyorlar.
Doğu
Franklara kıyasla daha güvenli bir konumu var.
Güneyi ve
Batısı denizle kuşatılmış.
Doğu
Franklar/Kutsal Roma Germen] germenik olmayan kavimlerin (slavlar, macarlar
vs.) saldırısına uğradıkça merkezi bir kralın etrafında toplanmak zorunda
kalıyorlar bu yüzyıllarda.
Fakat
zamanla işler tersine dönecek.
12.yy
Fransa’sında çeşitli bölgesel egemenliklerin sınırsız miras bırakılabilirliği
artık tamamlanmış bir olgudur (her dükalık belirli bir hanedanın mülkü haline
geliyor).
12. yy ın
sonuna doğru bir merkez etrafında (Paris merkezli, Francien Dükalığı, Capet
Hanedanlığı) birleşmeye doğru bir eğilim başlarken; Almanya’da her ne kadar bir
süre Süvebya herseklerinin sarayı iktidar merkezi haline gelmişse de 19.yy a
kadar dağınık kalmıştır.
İnsani
ilişkilerin ve bunlara karşılık düşen kurumların yapısındaki değişmenin en
önemli motorlarından birisi nüfusun artması ya da azalmasıdır.
9.yy’dan
itibaren Batı Frankların nüfus yoğunluğu artmaya başlar.
Sınırlarını
da genişletemezler.
Coğrafi olarak genişlemeye uygun bir konuma
sahip değiller bu dönemde.
Almanya ile
sınır en azından 13. yy’a kadar oturmuş gibi.
Doğu
Franklar da zaten doğu ya doğru yayılmak istiyorlar.
Yeni
toprakların kazanılmasında (ormanlık alanların dönüştürülmesi vs.) özellikle
11. yy’da ivme artmıştır 14. yy’a kadar devam etmiştir.
Fransa’daki
feodal kralların fetih için tek çıkış yolu İber Yarımadası.
Burada
Araplarla kapışıyorlar.
Bir de
Normanlar kuzey kıyılarına akınlar yapıyorlar.
11. yy’da
Fatih William (Normandiya dükası) Britanya’yı fetheder.
Buradan
sonra gözler daha uzağa dikilir [Haçlı Seferleri].
Haçlı
savaşları açısından düşünüldüğünde nüfus fazlalığından dolayı ortaya çıkan
toplumsal gerilimler itici güç oldu.
İnsanları
harekete geçirdi.
Kilise de
mevcut gücü yönlendirdi.
Batı Avrupa’nın dışında yeni bir hedef
gösterdi.
Genel
olarak üst tabakalarda çocuk sayısı alt tabakalara göre daha hızlı azalır.
Fakat
Hristiyan Batı’daki ilk nüfus artışının diğer nüfus artışlarında bir farkı da
üst tabakaların da nüfus artışına katkısının çok olmasıdır.
Bu nedenle
prenslerin ikinci, üçüncü oğulları Haçlı seferlerine kılıçlarla katılıyorlar ve
yeni topraklara gözlerini dikmişler.
Daha büyük
toprak sahipleri kendi egemenliklerini sürdürebilmek için daha da çok toprağa
sahip olmak zorundalar.
Oysa küçük
toprak sahipleri bir parça toprak bir de onu ekecek insan kaynağı ile yetinmeye
çalışıyorlar.
Kapitalizmde
daha fazla para burada da daha fazla toprak isteği var.
Çünkü o
dönemde doğal ekonomi var ve servetin asıl biçimi para sahipliği değil de
toprak mülkiyetidir.
Bu ortamda
başkaları savaşırken savaşa katılmayan toprak sahibi (dük vs), diğerleri
büyümeye çalışırken yalnızca sahip olduklarını koruyan, en sonunda zorunlu
olarak diğerlerinden daha az toprak ve askeri güce sahip olur, daha zayıf olur
ve olası bir saldırıda diğerlerine yenilme ihtimali de artar.
Normanların
Britanya çıkarması, Fransa’daki Norman dükalığının Capetlere (Francien Dükalığı’na)
kıyasla güçlenmesine neden olduğu için Capetler de tekrar kendi güçlerini
artırabilmek adına Fransa’nın geri kalanında egemenlik alanlarını genişletmeye
bakacaklardır.
TOPLUMUN
İÇERIDE GENİŞLEMESI: YENİ ORGAN VE AYGITLARIN OLUŞUMU
Paranın
ilkçağın sonlarına doğru kullanım alanının azalaması 11. yy’dan sonra ise
yeniden bir takas aracı olarak paraya ihtiyaç duyulması söz konusu.
Toplumsal
iş bölümündeki artış; nüfus artışı, kale kentlerin çevresinde topraklarını
bırakıp gelen insanların toplanması, bu insanların ticareti canlandırması,
kendi localarını oluşturmaları ve otoritelerden bazen kavga dönüş bazen paranın
gücü ile ikna sonucu yeni haklar kopartmaları söz konusudur.
9.yy’da
deniz taşımacılığı Akdeniz’in müslümanların eline geçmesi sonucu durma
noktasına geliyor ya da en azından Batı Avrupa’nın içlerine malların ulaşması
söz konusu değil.
Ulaşım
tekniklerinde bir takım yenilikler meydana geliyor ve bu da ticaretin iç
bölgelere kadar ilerlemesini daha uzun mesafeler katedebilmesini sağlayacaktır.
Ticarete
dayalı kentler sadece deniz ve nehir kenarlarında değil; kıtanın iç
bölgelerinde de artık kendini gösterecektir.
11.yy-12.yy’da
İtalya ve Flandr’da burjuvaların ilk ayaklanmaları gerçekleşiyor.
Kentli alt
tabakaların yavaş yavaş siyasi bağımsızlığa ulaşması ve siyasi önderliği ele
alması (1789-Fransız İhtilali) Doğu ve Batı toplumlarının farkıdır diyor
Norbert Elias.
FEODALİZMIN
SOSYO OLUŞUMU ÜZERİNE
13.yy’da
kesinleşmiş olan feodal sisteme göre içe ve dışa doğru genişlemiş olan bir
toplum doğal sınırlarına ulaşmış, önceleri yükselmenin, toprak edinmenin ya da
daha fazla toprak kazanmanın bir savaşçı için çok da zor olmadığı bir toplum
bir kaç nesil içerisinde mevkilerin az çok kapalı olduğu bir toplum haline
gelmiştir.
Feodalizmde
diğerlerinden üstte olanların (himaye edenlerin) kendisine sunulan hizmetlere
duyduğu bağımlılık daha altta olanların (himaye edilenlerin) bir kere bir parça
toprak üzerinde tasarruf eder hale geldikten sonra himayeye duydukları
bağımlılıktan daha fazladır (merkezkaç kuvvetin iç mantığı).
Feodal
dönemde hukuk yerel ve bireyselleşmiş.
Kişilerin
kendilerini kanun koyup onu uyguluyor.
Adli
kurumlar yok. Süreç içerisinde hukuk ve iktidar aygıtı arasındaki zincirler
toplumsal farklılaşmanın fazlalığına uygun bir şekilde uzamıştır.
Bu dönemde insanların ve bölgelerin karşılıklı
bağımlılıkları ya hiç yok ya da şimdiye göre oldukça az.
Feodal
toplumdaki savaşçılar ile mülk sahipleri arasındaki ilişki günümüzde anca devletlerarası
ilişki ile kıyaslanabilmektedir.
Tek tek
kale beylerinin birbiriyle ilişkisi her ne kadar bugünkü devletlerin
ilişkilerini andırsa da tek tek mülk egemenlikleri arasındaki eklemlenme, takas
trafiği ve iş bölümü, 10. ve 11. yyda henüz devletlerle kıyaslanamayacak kadar
azdı.
Tımar
beyi/tımar sahibi Tımar beyi tımar sahibi karşısında her zaman dezavantajlı
konumdadır.
Tımar
beyinin tımar sahibi üzerinde zor kullanması vs söz konusu ama zaten bunu
yapacak askeri gücü sağlayabilmesi için diğer tımar sahiplerine ihtiyacı
olacak.
Dolayısıyla
hepsini kontrol altında tutması imkaansız.
Bu
dinamikler sonucu Batı Frank bölgesi 10. ve 11. yüzyıllarda gittikçe parçalanan
ve küçülen egemenlik bölgelerine ayrılmıştır.
Bu
parçalanmayla ortaya çıkan toplumsal gerilim sistemi aynı zamanda içinde
merkezileşme için gerekli itici güçleri de içermektedir.
İleriki
zamanda bu parçalanmış yapı gittikçe daha geniş bölgelerin ve insan
kütlelerinin karşılıklı bağımlı hale geldiği ve sıkı biçimde örgütlenmiş birimlere
dönüştüğü bir dönemin başlangıcı olur.
12. yyda
avantajlı konumda olan bazı toprak sahipleri (toprakları ticaret ağının üzerine
olan ve bu ticarete kendini eklemleyebilenleri) ortak bir hukuk ve idare
sistemi oluşturarak merkezi bir aygıtın gelişmesini sağlayacaklardır.
Ticaret ve para trafiğindeki artış az sayıdaki
zengin ve büyük toprak sahibine yarayıp diğerlerinin durumlarının sabit
kalmasına neden olacaktır.
Artık
toprak sahibi olamayan bir takım şovalyeler de bu büyük toprak sahibine hizmet
sunarlar ve onun sarayına taşınırlar.
Yine de bu
nun gerçekleşmesi için daha birkaç yüzyıl daha beklenmesi gerekecektir.
Genellikle
orta ve küçük ölçekli şovalyeler kendi sistemlerini sürdürmeye uzun bir süre
devam ettiler.
Savaş,
soygun, akın ve yağma doğal ekonomiyle geçinen savaşçılar için düzenli bir
kazanç biçimiydi.
12. yy’da
Fransa’da sayısız kale, çok sayıdaki irili ufaklı egemenlik bölgesi, doğal
ekonomiye dayalı geniş araziler içinden işbölümünün ve insanların
eklemlenmesinin artışının göstergesi olan iki tür toplum organı, iki yeni
yerleşim ya da entegrasyon biçimi ortaya çıktı: Büyük feodal beylerin sarayları
ve kentsel yerleşimler ve bunların birbirleriyle bir bağ içerisindeydi.
Fakat
başlarda saraylar hala büyük ölçüde doğal ekonomiye dayalı idi.
Tahsilli
bir ruhban sınıfını kendine çekiyor sarayın idari işleri için.
Feodal beyin okuma yazması olmayabiliyor.
Ticaretin
parlamaya başladığı dönemlerde büyük toprak beyleri henüz burjuvadan kent
yurttaşından daha zengin.
Bu dönemde
saraylar kentlere kıyasla daha önemli bir kültürel merkez.
Hem edebi
hamiliğin hem de tarih yazıcılığının merkezleri.
Troubadour
ve minne ozanlarını himaye ediyorlar.
Toprağı az
olan ya da hiç olmayan şovalyelerin arasından da çıkmaktadır Minne ozanları.
Büyük
şovalye sarayları ile küçük ve orta şovalye saraylarının arasında davranışlarda
ayrışma başlamıştır diyor yazar.
Birinde
duygular davranışlar daha incelmeye başlıyor [minne şarkıları büyük şovalye
saraylarındaki davranış duyguları yansıtıyor chanson de geste dekiler de
diğerlerini yansıtıyor diyor].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder