Yeni Bir Toplum Görüşü
Robert Owen (1771-1858), işçi sınıfı çıkarlarının
savunucusu olmanın yanı sıra başarılı bir kapitalisttir.
Manchester’da bir tekstil fabrikasında yöneticilik
yaptıktan sonra, 1802’de İskoçya’nın New Lanark kasabasında köhne bir fabrika
edinir ve işçilerin dehşet verici durumuna bizzat şahit olup çalışma şartlarını
iyileştiren dizi “sosyalist” önlem alır.
Owen, bu önlemleri işletmesinin rekabetçi pozisyonuna
zarar vermeksizin uygulamış; nitekim bu başarı ona uluslararası ün kazandırmış;
birçok yabancı ziyaretçinin New Lanark’a gelmesine yol açmıştır.
Owen, edindiği bu tecrübeyi ve sanayi çağının
kötülükleri karşısında önerdiği çareleri, 1817’de yayımlanan kitabında dile
getirir.
Sonraları Indiana’nın New Harmony kasabasında bir
sosyalist cemaat oluşturmak istemiş ama başarılı olamamıştır.
Sanayi
Toplumuna Eşlik Eden Kötülükler Nasıl Düzeltilebilir?
Bir topluluğa, hatta
tüm dünyaya, doğru yönemler uygulamak suretiyle, en iyisinden en kötüsüne, en
cahilinden en bilgilisine kadar, şu veya bu genel nitelik kazandırılabilir ve
bu demektir ki, söz konusu yöntemler, önemli ölçüde, insanların yaşamı üzerinde
etkili olanların inisiyatifindedir.
Bu geniş kapsamlı bir
ilkedir ve eğer doğruluğu kabul görürse, kaçınılmaz olarak yasama
müzakerelerine yeni bir nitelik kazandıracak ve yasamanın bu niteliği, toplumun
mutluluğu için çok yararlı olacaktır.
Geçmiş çağların
tecrübeleri ve günümüzün gerçekleri, bu ilkenin sapına kadar doğru olduğunu
açıkça gösterir.
Dünyanın bütün
uluslarında, prensinden köylüsüne kadar yaygın bir ıstırap yaşanacak, nedeni ve
nasıl önüne geçileceği bilinecek ama bundan kaçınılacaktır, öyle mi?
Bu zorluklarla dolu
bir girişimdir ve ancak toplumu etkileyebilen, yararlarını öngörerek mücadele
etmeye ikna olan kişiler tarafından alt edilebilir.
Bu kişiler, söz konusu
yararlar açıkça görüldüğü ve kuvvetle hissedildiği zaman, bu durumun kişisel
çıkarlarını asla tehdit etmediğini de göreceklerdir.
Doğru, bu insanların
rahatı önyargılar nedeniyle bir süre kaçacak, ama eğer sebat ederlerse, bu
bilginin temellendiği ilkeler evrensel olarak, mutlaka galip gelecektir.
Owen, bundan sonra,
New Lanark’ın ilk gördüğü köhne halini analiz eder ve kasabalıların
başlangıçtaki muhalefetine rağmen topluluğu dönüştürmekte nasıl başarıya
ulaştığını üçüncü kişi üzerinden tasvir etmeye başlar.
Bu adam aralarına
girdiği andan itibaren uygulamaya koymak istediği plana karşı çıkmak için akla
gelebilecek en zekice yollara başvurdular ve işletme yöneticisi ile çalışanlar
arasında önyargılar ve hatalı uygulamalarla ilgili olarak, iki yıl süren bir
saldırı-savunma süreci yaşandı.
Öyle ki, yönetici ne
bir ilerleme kaydedebildi ne de çalışanları onların mutluluğunu istediğine dair
ikna edebildi.
Ama sabrını yitirmedi,
sinirlerine hâkim olabildi ve davranışının temelini oluşturan ilkelerin belirli
bir başarı sağlayacağı konusundaki samimi inancını hep korudu.
Sonunda ilkeler galip
geldi: Çalışanlar herkese adalet dağıtan bu kararlı ve sebatkâr iyiliğe
direnemez oldu ve yavaş yavaş ona bir ölçüde güvenmeye başladılar.
Bu güven arttıkça,
yönetici onların durumunu düzeltmek için daha çok plan yapma imkânı buldu.
Doğruyu söylemek
gerekirse, bu noktada insanlar herhangi bir toplumda bulunabilecek kötülüklerin
hepsine, erdemlerin pek azına sahipti.
Hırsızlık
yapıyorlardı, aylaklık ve sarhoşluk âdettendi, sahtekârlık ve hile alışık
oldukları şeylerdi.
Hem kamusal hem dinsel
konularda itaatsizlik olağandı; sadece onları çalıştıranlara karşı canı
yürekten ve sistemli bir muhalefet için bir araya geliyorlardı.
Bu, bir insanın
karakterinin değiştirebileceğini iddia eden söz konusu ilkelerin etkinliğini
sınamak için uygun bir alandı.
Nitekim, yönetici
planlarını buna göre yaptı.
Mücadele edeceği
kötülüklerin boyutlarını kavramak ve bunların nedenleri saptamak için biraz
zaman harcadı ve anladı ki, her şey güvensizlik, düzensizlik ve bir araya
gelememek, birlik olamamaktan kaynaklanmakta.
Oysa güven, düzen ve
uyum tesis etmek istiyordu.
Bu amaçla, onların
bugüne kadar içinde oldukları olumsuz koşulları ortadan kaldırmak ve bunların
yerine onları daha mutlu edecek koşulları yaratmak üzere, çeşitli yöntemler
denemeye başladı.
Kısa süre içinde
hırsızlığın topluluğun hemen hemen bütününde dal budak saldığını ve çalıntı
malların çevredeki bütün bölgelere dağıtıldığını keşfetti.
Bu durumu düzeltmek
için tek bir ceza verilmedi; kimse bir saat olsun hapsedilmedi ama denetimler
ve önleyici başka düzenlemeler getirildi.
Bu amaçla görevlendirilen
ve aralarında aklı evvel olanlara, farklı davranmaları halinde hemen elde
edecekleri yarar, kısa ve açık bir şekilde defalarca izah edildi.
Aynı zamanda,
enerjilerini nasıl yasal ve yararlı alanlara kaydırabilecekleri ve bu suretle
herhangi bir tehlike ve mahcubiyet söz konusu olmaksızın namuslu olmayan
yollardan elde ettiklerinden daha fazlasını kazanabilecekleri anlatıldı.
Böylelikle, suç
işlemek zorlaştırılmış, suçun ortaya çıkarılması kolaylaştırılmış, dürüst
çalışma alışkanlığı oluşturulmuş ve iyi davranışın yol açtığı bir mutluluk
yaşanır olmuştu.
Sarhoşlukla da aynı
şekilde mücadele edildi.
Sarhoşluk, ekip
başları tarafından her seferinde kınandı; içkinin yıkıcı ve zararlı etkileri,
içki içmiş ve aşırılığın sıkıntısını üstünden atamamış olan kişinin en yakın
arkadaşları tarafından, uygun zamanlarda sık sık dile getirildi.
İşçi evlerinin
yakınındaki meyhaneler yavaş yavaş kaldırıldı; ölçülü olmanın sağlık ve
rahatlık sağladığını bizzat hissetmelerine imkân tanındı; sarhoşluk aşamalı
olarak ortadan kalkıp yok oldu, içki âlemlerinin müdavimleri alkol düşmanlığıyla
tanınır oldu.
Yalancılık ve
sahtekârlık da aynı kaderi paylaştı: Ayıplandılar; bunların yol açacağı
kötülükler kısaca açıklandı, doğruluk ve açık sözlülüğe prim verildi.
Buradan kaynaklanan
mutluluk, kısa sürede basiretsizliğe, hatalara ve önceki davranışların yol
açmış olduğu ıstıraba üstün geldi.
Benzer önlemlerle
anlaşmazlıkların ve kavgaların da önüne geçildi.
Taraflar
anlaşmazlıkları kendi aralarında çözüme kavuşturamazlarsa, yöneticiye müracaat
ediliyordu.
Her iki tarafın da
hatalı olması halinde, söz konusu hata mümkün olan en az sözcükle açıklanıyor;
bağışlama ve dostluk öneriliyor; bütün davranışların en değerli kuralı ve
hayatlarının her anında yararını görecekleri bir ilke olarak, basit ve kolay
hatırlanan tek bir ahlak ilkesi telkin ediliyordu; yani “şimdiye kadar
birbirlerine acı vermek için yaptıkları fiili girişimlerin hepsini, gelecekte
artık birbirlerini mutlu etmek ve rahat ettirmek için yapmalıydılar.”
Bu küçücük sözü hep
akıllarında tutarak ve her durumda uygulayarak, kısa sürede bulundukları yeri
cennete çevireceklerdi.
Oysa hatalı davranarak
bir ıstırap yuvası haline getirmişlerdi.
Deney sınandı ve
taraflar bu yeni davranış tarzını uygulamaktan memnuniyet duydular.
Birbirlerinden
şikâyetçi olma durumu gitgide azaldı, artık hemen hemen hiç rastlanmıyor.
Cinsler arası
kuraldışı ilişkiler için de aynı ilkeler uygulandı.
Bu gibi davranışlar
kınandı ve ayıplandı.
Topluluğun yardım
fonuna aktarılmak üzere her iki tarafa da para cezası kesildi.
(Bu fon, her bireyin
ücretinin altmışta birini fona aktarmasıyla oluşuyor; biriken para,
çalışanların kararıyla hastalara, kaza sonucu sakatlananlara ve yaşlılara
yardım için kullanılıyordu.)
Bu insanlar toplumun
yerleşik yasalarını, örf ve âdetlerini bir kez çiğnediler diye, onların
kötü ve mutsuz olmaları, bir kenara atılmaları gerekmiyordu.
Şefkatli dostlar ve
saygın tanıdıklar tarafından teselli edilebilmeleri için kapı açık bırakılmıştı
ve bu gibi olaylar beklentilerin çok ötesinde, büyük ölçüde azaldı.
Dokuma fabrikasında
altı, yedi ve sekiz yaşındaki çocukların çalıştırılmasına son verildi ve
ailelerine çocuklarının sağlığına on yaşına gelinceye kadar dikkat etmeleri ve
eğitilmelerine izin vermeleri öğütlendi.
(Çocukları sabah
altıdan akşam yediye kadar imalathanelerde tutmak için bu yaşın bile fazlaca
erken olduğunu söyleyebiliriz.
Çocukların
eğitimlerini tamamlamış olacağı ve kendilerinden istenen çalışmayı
kaldırabilecekleri yaş olan on iki yaşına kadar beklenirse, hem çocuklar için
hem de aileleri ve toplum için daha iyi olacaktır.
Aileler, çocuklarına
bu ek süreyi tanımak için sorunsuz bir biçimde ikna edilebildiklerinde,
önerilen uygulamayı elbette benimseyecektir.)
Beş yıl boyunca, yani
beş yaşından on yaşına kadar çocuklara ve ailelerine hiçbir masraf yüklemeden,
köy okulunda okuma, yazma ve aritmetik öğretildi.
Eğitimdeki bütün
çağdaş yenilikler benimsendi, hatta uygulamaya kondu bile...
Artık çocuklar
çalışmaya başlamadan önce eğitilmekte ve iyi yetiştirilmektedir.
Bir başka önemli husus
da gördükleri öğrenimin onlar için bir mutluluk kaynağı ve zevk haline
getirilmesidir.
Okul saatinin
gelmesini okulun bitme saatinin gelmesinden çok daha büyük bir hevesle
beklemekte ve bu nedenle hızlı bir ilerleme kaydetmekteler.
Rahatlıkla diyebiliriz
ki, eğer istenen karakterleri oluşturacak şekilde yetiştirilemezlerse, hata
çocukların olmayacaktır.
Hataya onların ve
ebeveynlerinin yönetimini ellerinde bulunduranların insan doğası konusunda
yeterince bilgili olmaması yol açmış olacaktır.
Bu değişiklikler
uygulamaya konurken toplumdaki aile düzeni de dikkatle ele alınmaktaydı.
Evleri daha rahat hale
getirildi, sokaklar iyileştirildi, en iyi yiyecekler satın alınıp onlara düşük
fiyatla satıldı ve bütün buna rağmen yapılan masraf çıkarıldı.
Onlara gelirleriyle
giderlerini nasıl dengeleyeceklerini gösteren kurallar öğretildi.
Aynı şekilde, onlar
adına yakacak ve giyecek temin edildi ve bunlardan çıkar sağlama ya da onları
kandırma çabasına girilmedi.
Sonuçta, yabancı adama
muhalefet ve düşmanlık ortadan kalktı; ona güven duymaları sağlandı; yabancının
onlara karşı hiçbir kötülük amaçlanmadığı konusunda tatmin oldular.
Emin oldular ki,
onların mutluluğunu artırmak için gerçek bir arzu duyulmaktadır ve mutlulukları
ancak bu temelde kalıcı olarak artırılabilir.
İleride yapılacak
iyileştirme çalışmaları kolaylaştı.
Onlara akılcı olmaları
öğretildi ve akılcı davrandılar.
Böylelikle, her iki
taraf da benimsenen sistemin sayısız yararını yaşadı.
Çalışanlar daha
çalışkan, ölçülü, sağlıklı, işverenlerine sadık, birbirlerine karşı şefkatli
oldular.
Fabrika sahipleri ise
onların hemen hiçbir denetim olmadan gösterdikleri bu bağlılıktan, karşılıklı
güven ve nezaket dışında, hiçbir yolla elde edilemeyecek hizmetler elde etti.
(...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder