AVRUPA TARİHİ - 4
NİHAİ TEKEL KONUMU
Uzun savaşlar sonucu toplumsal işbölümü ilerledikten,
egemenlik işlevini idare eden uzamanlaşmış bir tekel idaresi ve büyük bölgeleri
kapsayan bir kamusal şiddet tekeli (askeri güç anlamında) oluştuktan sonra
tüketim ve üretim araçları için verilen rekabet bedensel şiddet kullanımını
devre dışı bırakır ve bizim serbest piyasada kullandığımız ekonomi ve rekabet
kavramları ortaya çıkar.
Ama bu dönem öncesinde de kelimenin daha genel anlamıyla
bir rekabet vardır.
Ortaçağ savaşçı hanelerinin ve daha sonraları büyük
feodal ve bölgesel egemenlerin mücadeleleri de tekel oluşumuna doğru bir eğilim
gösterir.
Bu süreç ilk önceleri toprak mülkiyetinin ve egemenlik
işlevinin birbirinden ayrılmaz bütünlüğü içerisinde gerçekleşir/para
kullanımının artışıyla da vergilerin merkezileşmesi ve bedensel olarak alt
etmeye yarayan tüm araçlar üzerindeki tasarruf biçiminde [kolluk kuvvetleri]
bir merkezileşmeye doğru eğilim artar.
Oysa Feodal savaşçı hanelerde bedensel zor ve ekonomik
zor olarak ayırt edilen şiddet türleri henüz ayrışmamış durumdaydı.
Valois ların Francien kolu
Burgund kolu
Bretagne Dükü
Parisli Valois XI Louis- önce Burgund dükünün evinde
kalıyor sonrasında kral olduktan sonraki dönemde düşman kesiliyor.
Burgund’lu yiğit Charles İsviçreliler tarafından
yenilgiye uğratılır.
Kızı kalır geride…
Habsburglar ve XI.
Louis kız (yani toprakları) için kapışır.
Kız bir Habsburgla
evlenir buna rağmen Burgund dükalığı sonuçta Valois’lara kalır.
[Habsburg hanedanı Avusturya İmparatorluğu’nun başındaki
hanedan]
15. yy sonunda Fransa bölgesel egemenlerinden Bretagne
dükalığı da tek kız varisle kalır.
Yine bir Valois – Habsburg kapışması daha ortaya çıkar.
Fakat bu da sonuç itibariyle 16. yy da Valois’lara kalır.
Fransız egemenlik bölgesi Habsburglara kıyasla çok daha
küçük ve doğal sınırlarla daha iyi korunmuş.
Kuzeydoğu sınırları biraz değişken o da 17. yy da Ren
Almanya ile arasında doğal sınır haline geliyor.
Bu bölgede (Batı Frank Bölgesinde) başından beri tek bir hanenin
tekel haline geleceği muhtemeldi ama bu hanenin kim olacağı ve sınırlarını,
hakimiyetini nereye kadar genişleteceği belirsizdi.
Büyükçe bölgelerde özellikle istikrarlı ve uzmanlaşmış
merkezi organların oluşumu, Batı tarihinin en göze çarpan fenomenlerinden
birisidir.
Herhangi bir türden merkezi organlar belki her toplumsal
birlikte vardı fakat bunlar toplumsal işlevlerin farklılaşması ve uzmanlaşması
açısından Batıdaki kadar yüksek bir düzeye hiçbir yerde erişmedi…
Tarihsel gerçeklik içerisinde bir egemenlik birimi
içerisindeki tabakaların ağırlıklarının dağılımı ve değişimi (tek bir dükalık
içindeki farklı sosyal sınıflar) ile değişik egemenlik birimlerinin (dükalıklar
arası) gerilim sistemi içindeki ağırlık kaymaları birbiriyle iç içe geçmiş ve
karşılıklı etkileşim içindedir .
Değişik bölgesel
egemenlikler arasındaki rekabet mücadeleleri boyunca, bir prens hanedanı
giderek diğerlerinin yetişemeyeceği ölçüde büyür.
Böylelikle büyükçe bir egemenlik biriminin en üst
düzenleyicisi işlevini kazanacak ölçüde büyümüş olur ama bu “düzenleyici”
işlevi o yaratmış değildir.
Bu işlev, rekabet mücadeleri içinde biriken mülkiyetinin
büyüklüğü ve savaş araçları ve vergiler üzerindeki tekelci tasarruf erki
sayesinde ona düşer; işlevin kendisi ise bu toplumsal birliğin bütünü içindeki
işlevlerin artan farklılaşması sayesinde oluşur.
Burada bir paradoks var: Merkezi egemen tam da büyük bir
toplumsal güç elde ettiği noktada toplumsal iş bölümünün artmasıyla diğer
işlevler karşısında bir işlevsel bağımlılığa girmiştir.
Fransız ihtilali ile merkezi erk tamamen bir ‘görevli’
niteliği kazanacaktır.
Peki sürecin en başında Fransız kralı mutlak egemen (mutlak monarşi) konumuna nasıl
gelebildi?
Tabakalar arasında belli bir miktar gerilim belli bir
miktar uzlaşmayı en iyi şekilde tutturarak.
Zamanla ve plansız bir şekilde oluşmuştur.
Bir toplumsal kurum olarak krallık (235) en büyük
toplumsal gücüne toplumsal tarihin zayıflamakta olan bir soylu sınıfının
yükselen burjuva gruplarıyla pek çok bakımdan rekabet etmek zorunda kaldığı ve
taraflardan hiçbirinin diğerini ihtilaflı alandan dışarı püskürtemediği
evresinde ulaşır.
16. yy ın daha hızla ilerleyen parasallaşması ve
ticarileşmesi burjuva gruplara ivme kazandırır; savaşçılar tabakasının ise
iyice değer kaybetmesine neden olur.
İlk burjuva zümresinin hedefi soyluları ortadan kaldırmak
değil onların sahip oldukları imtiyazların aynısına sahip olmak ve
‘soylu’ünvanı almaktır.
17. ve 18. yy’da Makam soyluları ve kılıç soyluları
arasındaki iktidar çekişmesi vardır.
18. yy da burjuvanın en nüfuzlu temsilcisi “bağımsız
tüccar” değil; kralın burjuva hizmetkarıdır.
Kendisi artık egemenlik aygıtı içerisinde bir memur
olan..
Hangi türden burjuva olursa olsun hepsinin varlığı asıl
hedefi imtiyazlara sahip olmaktır.
18. yyın ikinci yarısına kadar tıpkı soylular gibi özel
imtiyazlara sahip bir zümredir burjuvazi.
İşte bu eklemlenme cübbeli burjuva durumu burjuvazinin
soyluya uzun bir süre darbe vuramamasında etkili olan mekanizmadır.
Tüm imtiyazlı tabakaların (soylular, ruhban, cübbeli
burjuvazi) birbirlerine karşı mücadeleyi fazla ileri götürememekten aynı ölçüde
çıkarları vardır.
Ama belli bir şiddette mücadele de hep vardır çünkü çıkar
çatışması var.
Kral da bu tabakalar arası dengeyi korumaya idare ediyor.
Kendine karşı birleşmelerini engelleyecek stratejiler
izliyor [Krala karşı birleştikleri tek ülke ingiltere]
Kutsal Roma Germen İmparatorluğundan farklı olarak Batı
Frank bölgesinin kilisesi hiçbir zaman çok büyük bir dünyevi güce ulaşamadı.
Başpsikoposlar burada dük haline gelemediler.
Ruhbanın mülkleri dünyevi egemenlerin egemenlik
bölgelerinin arasında az çok dağınık halde bulunmaktadır.
Onların saldırı ve ihlallerine aralıksız maruz kalırlar.
Dolayısıyla kilisenin tercihi Fransa’da merkezi bir
erkten yana olmuştur.
Kraliyet hanedanının kiliseyle sıkı bağı, başka bölgesel
egemenlerin sahaları içerisindeki manastırları, başrahiplikleri ve
psikoposlukları krallığın kaleleri haline getirir.
Kilise örgütlenmesi tüm ülke üzerindeki ruhani nüfuzunun
bir parçasını kullanabilmesini sağlar; krallar ruhbanın yazı hünerlerinden
siyasi ve örgütsel tecrübe hazinelerinden ve mali güçlerinden yararlanırlar.
Yükseliş halindeki burjuva unsurların; ruhbanı ve
soyluları attığı konum egemenlik aygıtı içerisindeki memuriyet konumudur.
Burjuvaların çoğu egemenlik aygıtının yüksek kademelerine
tahsil yoluyla girerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder