ANADOLU UYGARLIKLARI
FRİGLER - TARİHÇE
Frigler (MÖ 750 - MÖ 300), MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar
üzerinden Anadoluya gelen ancak MÖ 750'lerde ortaya çıkan topluluk.
Tarihçi
Herodot ile coğrafyacı Strabon’a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu’ya
gelmelerinden önce “Brigler”
olarak anılıyorlardı.
Anadolu’ya göç eden Balkan kökenli boylardan olup siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750’den
sonra ortaya çıkmışlardır.
Çöken
Hitit Devleti'nin kentlerine yerleşen Frigler
bugünkü
Ankara, Çorum, Yozgat,
Afyonkarahisar ve Eskişehir'i içine alan topraklarda yaşadılar.
Frigler
Urartularla birleşerek Asurlulara karşı savaştılar.
En
parlak dönemlerini İÖ 9.-8. yüzyıllarda yaşayan Frigler,
Hitit topraklarının neredeyse tümünü ele geçirdiler.
Anadolu'da
bir karayolu ağı kurarak doğudaki Asur ve Luvi devletleri, Ege kıyılarındaki
Ege uygarlıkları ile ticaret ilişkilerine girdiler.
İÖ
738'de başa geçen Gordios'un oğlu efsanevi kral Midas, Asurlularla anlaşma yolunu seçti..
İÖ
700’lere doğru Kimmerler, Friglerin başkenti Gordium'a kadar
ilerlediler.
Kenti
ele geçirerek yaktılar.
Bu
yenilgi karşısında Kral Midas'ın öküz kanı içerek kendini öldürdüğü söylenir
Batıya
kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse
de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerler.
YÖNETİM
Frig
Devleti bir kral tarafından yönetiliyordu.
Friglerin
ilk kralı ülkenin başkenti Gordion’a adını veren Gordias’tır.
Tarihçi
Arianos’a
göre Gordias Thelmessos’lu
(Fethiye) bir kadınla evlenmiş ve Midas
adını verdiği bir oğlu olmuştur.
Geçmiş
dönemlerine ait kesin bilgiler bulunmayan Friglerin en
çok bilinen ve meşhur kralı Midasdır.
Midas
döneminde bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine
ulaşmışlardır.
HİTİTLER - TARİHÇE
M.Ö. 2000
yıllarında Anadolu'ya göç ederek yerli Hatti
Beylikleri üzerinde hakimiyet kurdukları bilinmektedir.
Anadolu Yarımadası'nın bugün için bilinen en
eski adı Hatti Ülkesi idi ve bu topraklar 1500 yıl
boyunca Hatti Ülkesi olarak bilindi.
Bu
ad o kadar yerleşmişti ki Anadolu'yu istila eden Hititler bile yeni
yurtlarından söz ederken Hatti Ülkesi deyimini kullanmışlardır.
Hitit
adı Eski Ahit'e göre uydurulmuş bir isimdir.
Bugün
Hitit diye anılan bu halkın kendilerine "Nesi dili konuşan"
anlamında Nesili
dediklerini biliyoruz.
Hititler
kendilerine "Neşalılar" diyorlardı.
Türkçe'de
ise önceleri Eti sözcüğü kullanıldı, şimdi ise Hitit deyimi yerleşmiştir.
Tarihteki ilk
kralları Kuşşara kralı LeonUgur'dır.
İlk yerleşim
yerleri ise Hattuşaş'dır.
Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit
Devleti’ni kurmuşlardır.
Bu
devletin kurucusu Labarna‘dır.
Başkenti
ise Hattuşaş’ dır.
KADEŞ
BARIŞ ANLAŞMASI
M.Ö. 1274
tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş
önünde büyük bir meydan savaşı
yapılmış ve Kadeş Antlaşması
ile sonuçlanmıştır.
Antlaşma
Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve
günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten
anlaşılmaktadır.
Antlaşma
çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır.
Ayrıca
Mısır-Karnak Ramesseum’ da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları
görülmektedir.
Bu
antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır.
Anlaşma müttefiklik, kardeşlik ve
saldırmazlık anlaşmasıdır.
Kadeş
antlaşmasının Hattuşaş’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New
York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.
KÜLTÜR
Hattuşaş
Antik Kalıntıları bugün UNESCO'nun Dünya Kültür Mirasları
listesinde yer almaktadır.
Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya
kabartmaları ve orthostatlarla
önceki sanattan ayrılır.
Aslında
Hattiler'e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu
olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir.
Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski
Hint-Avrupa dilidir.
Resmî
diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Âsur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken
kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Hiyeroglif denilen yazı kullanılırdı.
Hitit
dîni çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı
ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır.
Hitit
devletinin panteonu, Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel
panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.
Orta
Anadolu'nun geniş toprakları üzerinde kurulan küçük krallık veya beylikler,
"Karum" adı verilen pazar yerleri ile son derece canlı birer ticaret
merkezleriydiler.
Asurlu tüccarlarla birlikte gelişen bir başka
ve çok önemli olgu ise, çivi yazısının Anadolu'ya gelişidir.
Böylece
Anadolu tarihi çağlara girmektedir.
Hititler
Hattuşaş kentinden göçtüler çünkü Veba hastalığına yakalanmıştılar.
Bu
da onların yıkılış sebeplerinden biridir.
YÖNETİM
Yönetimin
politik organı Pankuş’tur (İmparatorluk Meclisi).
Herhangi
bir politik sorun olduğunda Pankuş Kral tarafından çağırılmaktaydı.
Pankuş,
kralın kararları hakkında söz sahibi bir kuruldu,
onun mutlak hakimiyetinin tek
denetleyiçisiydi.
İYONYALILAR
- TARİHÇE
İyonya Anadolu'da bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ'da verilen addır.
12
bağımsız sahil kenti Phokai
(Foça), Klazomenai, Erythrai,
Teos, Kolophon,
Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Myos ve Miletos (Milet) ile birlikte Khios
(Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri idi.
Bu
kentler M.Ö. 1000 dolayında Yunanistan'dan gelen Dorlardan kaçan Akalar tarafından kurulmuş 12
bağımsız şehir devletidir.
MÖ
7. - 6. yüzyıllarda İyon kentleri Akdeniz havzası üzerinde güçlü bir ticari
egemenlik kurdular;
Bilim,
sanat ve felsefe alanında, daha sonra gelişen Yunan ve Roma uygarlıklarının
temeli olarak kabul edilen büyük başarılara imza attılar.
İyonya
M.Ö. 546 yılında Ahameniş İmparatorluğu
egemenliğine girdi.
502-496
yıllarındaki İyonya
İsyanı'nın yenilgisinden sonra önemini ve gücünü kaybetti.
Eski Farsça "İonan" adı, Perslerin
İyonyalılara vediği isimdi.
Farsça
ve Arapça'dan Türkçeye Yunan biçiminde geçen bu ad, daha sonra
Helen ulusunun tümü için İslam kültürel dairesindeki ulusların kullandığı ad
oldu.
Siyasal
yapılanmaları bağımsız şehir devleti
şeklinde idi.
Şehir devletlerinin temsilcileri
"Panionion" adlı kutsal alanda (halen
Kuşadası'na bağlı Güzelçamlı'da) dini ve siyasi amaçlar için dönemsel olarak
toplanmakla birlikte, hiçbir zaman ortak bir siyasi yapıda bir araya
gelmediler.
Hiç
bir zaman bir araya gelmedikleri için ortak karar aldıkları bir yerde yoktur.
Tüm
Karadeniz, Kuzey Ege, Güney İtalya ve Sicilya sahillerinde çok sayıda koloni kurarak Akdeniz havzasındaki ticari
üstünlüklerini geliştirdiler.
Amasra, Sinop, Trabzon, Batum, Kefe, Varna,
Enez, Napoli, Sirakuza, Marsilya, Nis gibi birçok kent ilk kez İyonyalılar
tarafından kolonize edildi.
İyonyalılar
dönemlerindeki özgür ve halkın haklarını koruyan yönetimleri sayesinde baskı
altında kalmadan bilim, ticaret vb. şeylere yönelmişlerdir.
Bu
yaptıkları şeylerle dönemlerinde gelişmiş bir devlet olmuş ve
gelecekteki çoğu özgür devletin kurucusu olmuşlardır.
İyonya
dönemlerinde halkı baskı altına almayan çok az sayıdaki ülkeden biridir.
KÜLTÜR
Ön Asya ve Akdeniz ticaret yollarının kavşak
noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en
önemli nedenidir.
Merkezi
otoriteye bağlı olmayan bağımsız kentler olarak örgütlenmeleri, özgür düşünce
geleneğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Milet'li
Thales, Batı felsefesinin ve matematiğinin
kurucusu olarak anılır.
Thales'in
öğrencisi olan Anaksimandros, insanlık tarihinde ilk kez bağımsız bir kitap
yazan kişidir.
Milet'li Hekataios eleştirel tarih anlatımının
ve ampirik coğrafyanın ilk önemli eserlerini verdi; bilinen ilk dünya
haritasını yayımladı.
Efes'li
Herakleitos "bir insan aynı nehirde iki kez
yüzemez" deyimiyle özetlenen değişim felsefesini geliştirdi.
Samos'lu
Pythagoras üçgenin açıları arasındaki ilişkiyi
hesapladı; günümüze
dek Batı ve Doğu müziğinin temelini oluşturan ses dizilerini tanımladı.
Milet'li
Anaksagoras İyonya ekolünü Atina'ya taşıyarak,
Eflatun ve Aristoteles'in öncüsü oldu.
Eski
Yunan halkı arasında yaygın olan tanrılara ilişkin çeşitli inanç ve efsaneler
ilk kez M.Ö. 9. yüzyılda İyonya'lı destan şairi Homeros tarafından derlenerek sistemleştirildi.
Homeros'un sistemleştirdiği mitoloji,
Atina'nın egemenliği döneminde tüm Helen dünyasının dini referans kaynağı
olarak benimsendi.
Yunan tanrıları insanlara benzerdi.
Tanrılarla
insanlar arasındaki en önemli fark da ölümlü, tanrıların ise ölümsüz
olmalarıydı.
Yunan
geleneğindeki ilk anıtsal taş yapılar olan Samos'taki Hera
Tapınağı, Efes'teki Artemis Tapınağı
ve Milet'teki Apollon
Tapınağı, M.Ö. 560 dolayında inşa edildiler.
Daha
sonra yeniden inşa edilerek erken döneme ait izlerini kaybeden bu üç yapı, Batı
mimarisinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.
Fenike Alfabesi'nden uyarlanan çeşitli
Yunan Alfabeleri M.Ö.
9. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazandı.
Soldan sağa yazılan İyon
Alfabesi zamanla tüm Helenler tarafından benimsendi.
Halen Yunan Alfabesi olarak bilinen alfabe, İyon
Alfabesidir.
Latin ve Kiril (Slav) alfabeleri Yunan
alfabesinden türemiştir.
LİDYALILAR
- TARİHÇE
Lidya veya Lydia, Anadolu'da Tunç Çağı'nın
sonlarından başlayarak M.Ö. 6. yüzyıla kadar hüküm süren Lydia uygarlığının
beşiğini ve merkezini oluşturan bölge.
Esas olarak Gediz Nehri ve Küçük Menderes)
Irmağı vadilerini kapsayan ve günümüzde yaklaşık olarak Manisa ve Uşak illerine denk gelen bölgedir.
Lidyalılar,
Frigyalıların yıkılmasından sonra Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet
kurdular
Lidyalıların
başkenti, dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Sardes (Sard)’dır.
Lidyalıların
aynı bölgede yaşadıkları kayda geçmiş İonyalılarla henüz
kesinleştirilememiş bir ilişkisi bulunmaktadır.
Lydia
hayvansal, bitkisel ve madeni kaynaklar açısından
çok zengin bir bölgede yer
almaktaydı.
Kimmerlere
karşı Asurlularla işbirliği yapmışlar ve Kral Yolunu Asur'a kadar uzatmışlardır.
Kral Alyattes
zamanında Medlerle savaş yapılmıştır.
MÖ 585 yılında barış yapılarak, Kızılırmak iki
devlet arasında sınır olmuştur.
Son kralları
Krezus dönemi Lidya'nın en parlak zamanı oldu.
Efsanevi kral Lid'in ismine dayanarak halkın
Lydialılar diye anılmaya başlandığı bilinmektedir.
Bu
anlamda Lydia isminin ortaya çıkışıyla, güney komşuları ve akrabaları Karyalıların (efsanevi kral Kar'a dayalı) ve Karya
isminin ortaya çıkışı benzerlik göstermektedir.
Adalar (Ege)
Denizi’ne çıkmak istemeyen Pers Kralı Kyros (Kirus), Mısır'la ittifak
yapan Lidya Kralı Krezus'u yenerek Lidya Krallığına son verdi (M.Ö. 546).
M.Ö.
546 yılında Persler, Lydia Krallığının başkenti Sardes'i ele geçirip Lydia Krallığına son vermişlerdir.
Böylelikle
Anadolu 200 yıllık Pers egemenliği dönemine girmiştir.
Lydia'da
üç kral hanedanı hüküm sürmüştür: Sırasıyla "Atyadlar",
"Heraklidler" ve "Mermnadlar".
KÜLTÜR
Lydia
dininde en önemli kültler ana tanrıça Artemis veya Kybele, Luvi tanrıçası-Kuvava tarım
tanrısı-Baki (Dionysos), yağmur tanrısı-Leus (Zeus)
ve mezarların koruyucusu-Santas'dır .
Lydialıların
parayı icat etmeleriyle insanlığa çok önemli faydaları dokunmuştur.
Lydia
dili Hint-Avrupa dil ailesine aittir
Frig
dili komşuları Karyalıların ve Misyalıların konuştuğu dille benzerlikler
göstermektedir.
Seramik
kapların özelliğinden Lydialıların batıdaki komşuları İyonya ile çok öncelere giden bir ilişkileri
olduğu saptanmıştır.
Başkentleri
Sard aynı zamanda dönemin kültür ve sanat merkeziydi.
Lydia'nın
insanlık tarihine en büyük katkısı "para"yı
icat etmiş olmalarıdır.
Başkent
Sardes'in içinden geçen Paktalos Irmağı'nın alüvyonlarında doğal olarak bulanan
altın-gümüş karışımıydı.
Elektron
madeninden basılan ilk sikkelerin üzerinde Lydia Krallığının arması olan aslan
başı bulunuyordu.
İlk Lydia sikkeleri muhtemelen Alyattes
döneminde basılmıştır.
Sikke
basımının daha iyi bir duruma gelmesi ve elektron
yerine altın ve gümüşten ayrı olarak sikke basımı Kral
Kroisos zamanında ortaya çıkmıştır.
Dağları
sık ormanlarla kaplıydı, vadilerinde buğday yetiştirilmekte, büyük
hayvan sürüleri otlatılmaktaydı.
Nitekim Lydialılar sonradan süvari birlikleri
ile ün kazanmışlardır.
Güneş ve ay tanrısına tapan Lidyalılar
ölülerini kaya veya toprak içine yaptıkları mezarlara koyup, üstünü toprakla
yükselterek örterlerdi.
Kral mezarları yüksekçe olup, mozak
tipindeydi.
lidya dili arabca gibi sağdan sola yazılır,
Bu güne kadar çözümlenemeyen tek dil olma özelliğini korur,
Dünya’ya paradan sonra kattıkları bir değer de yün
battaniyelerdir.
LİKYALILAR - TARİHÇE
Hint-Avrupa
kökenli bir dili konuştuklarından Asya kökenli,
Heredot kaynaklarından da Grek
soylu olmayan Girit halkından olduklarına dair bilgiler var.
Esas akılda
kalması gereken ise, tarihte bilinen ilk demokratik birlik olmasıdır.
Antalya ve
Fethiye arasında yayıldıkları bölgenin jeopolitik önemi
tabii eşsiz doğası ve farklı şehirlerden bir araya gelmiş olmalarına
rağmen ortak bir kültür yaratmış ve var oldukları sürece bunu paylaşıp yaşatmış
olmalarıdır.
En başından
beri Yunanlılar’ın saldırılarına karşılık verebilen Likyalılar, M.Ö.6.yyda
Persler tarafından işgal edilmiştir.
M.Ö. 4. yyda
Büyük İskender çıktığı “Asya Seferi” dahilinde bu bölgeyi de ele geçirmiştir.
Bölge bundan
sonra yavaş yavaş Yunan kültürü ve sosyal değerlerinin etkisinde kalmıştır.
Bu noktada
Likya Birliği kurulmuştur.
M.Ö.2.yyda
Suriye hakimiyetine geçen bölgeyi Romalılar bir savaş neticesinde ele geçirmiştir.
Kısa bir süre
sonra Likya’ya özgürlük tanınmıştır.
Bu dönemde
Likya Birliğinin en önemli şehirlerinden Xanthos’a
2 kez zor kullanılarak baskı rejimi uygulama girişimler inde bulunulmuştur.
Ancak (Likya)
Federasyon kuvvetleri her iki durumda da çağrıldığında müdahale ederek birliği
korumuştur.
M.Ö. 1.yyda
ise Romalıların iç çekişmelerinin yarattığı kargaşa ortamından etkilenmişlerdir.
Xanthos halkı,
Pers istilalarında olduğu gibi, bu
dönemde de toplu intihar yolu ile kendilerini yakmıştır.
Likya esas
itibariyle M.S. 2. ve 3. yüzyılarda yaşadığı büyük depremlerin ardından bir
daha kendisini toparlayamamıştır.
M.S. 8 yyda
Arap akınları ve bu süreye kadar da korsan saldırıları sebebi ile terk edilen
bölge, 13.yyda Türk Beylikleri ile yeniden yerleşime açılmıştır.
LİKYA BİRLİĞİ
Likya Birliği
Yönetimi hakkında edinilen bilgilere göre
birlik önemli –önemsiz toplam 23
şehirden oluşuyor.
Günümüze kadar
da dayanabilmiş, en büyük altı şehri vardır.
Xanthos,
Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos ‘un 3’er oy hakkı bulunurken, daha
önemsiz ve küçük şehirlerin 1 ya da 2 oy hakkı varmış.
XANTHOS Likya
Federasyonu'nun en büyük şehri ve başkenti.
PATARA Xanthos
nehri ağzında, Likya'nın önemli limanlarından ve tabii ki ticaret zengini bir
şehir.
PINARA Xanthos
vadisinde, Xanthos'un uzantısı şeklinde kurulmuş, bölgenin önemli
yerleşimlerden biri.
TLOS
Yanartaş efsanesinin antagonisti üç
başlı alev saçan ejder Chimera'yı öldüren Bellerophon'un resmedildiği kayadan oyma
mezarın bulunduğu şehir.
MYRA
Likya'ın önde
gelen şehirlerinden. Erken Bizans Dönemi'nde Likya'nın başkenti ve piskoposluk
merkezi
OLYMPOS Yanartaş
efsanesinin vuku bulduğu şehir.
SİMENA
Diğer adı ile KEKOVA, Kekik yetişen düzlük
anlamında bir kelime
LETOON Kutsal tapınma merkezi; Leto, ve ikiz çocukları
Apollo ve Artemis'e adanmış dini merkez.
URARTULAR
- TARİHÇE
Van
Gölü ve çevresindeki dağlık bölge, M.Ö. XIII. yüzyıla ait
Asur belgelerinde 'Nairi Ülkesi' olarak
anılır.
Bu
bölgede Urartu ismine, Asur kralı I. Salmanasar'a ait çivi yazılı belgelerde rastlamaktayız.
Uru sözcüğü Asur dilinde, 'Ülke,-ülkesi' anlamına
gelmektedir.
Bazı bilim adamları, Uruatri'nin 'Dağlık Ülke'
anlamına geldiğini söyleseler de,
bu konuda Bilge Umar'ın düşüncesi daha akla
yakındır.
Merkezi
bir yönetimden yoksun olan Hurri kökenli bu insanlar, 8 beylikte (bölge) bir araya gelmişlerdi.
Asur
kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilere göre, bu beylikleri ilk kez bir krallık
adı altında birleştiren, başkent Arzaşkun'da oturan Aramu (M.Ö. 850-840)'dur.
Ancak
'Arzaşkun' kelimesinin 'Erzurum' ile benzerliği ilginçtir.
Ülke
kapsamında ise en az 51 kent bulunuyordu.
Kendilerine
'Bianili' diyen Urartular, 'Uruatri' ve 'Nairi' adıyla iki konfederasyon
oluşturmuşlardı.
Urartu'nun
I. Sarduri zamanında yazılmış en eski yazıtları Asurca'dır.
Bugün, Urartu topraklarını oluşturan bölgede,
belirgin bir biçimde kaleli ve
surlu kent kalıntılarına rastlamaktayız.
Urartuların tarih sahnesinde en güçlü oldukları dönem,
Kral
I. Argişti ve oğlu II. Sarduri zamanıdır.
Menua'nın oğlu I. Argişti içindiktirmiş olduğu Horhor
yazıtından çok şey öğreniyoruz.
Ülke ekonomisinin birincil kaynağı olacak olan ilk
büyük sulama projelerinin önemli bir kısmı Menua dönemine aittir.
Bu kanalların en çarpıcı örneği, 'Şamiram Su' adı
verilen Hoşap Irmağı'ndan
Bir efsaneye göre bu kanal, Babil kraliçesi ünlü
Şamuramat tarafından, Menua ile aşklarını ölümsüzleştirmek için yaptırılmıştır.
KÜLTÜR
Ölülerin
yanlarına armağanlar bırakılırdı.
Mezarlara
armağan bırakma gelenekleri vardı.
Mezarlarda
çeşitli silahlar, zırhlar ve at koşumları olmak üzere birçoğu
tunçtan yapılmış çok çeşitli eşya bulunmuştur.
Tevrat'ta Ararat olarak bahsedilmektedir.
Sonraları Asur yazıtlarında Uruatri biçiminde rastlanır.
Urartuların
kullandigi dil hint avrupa dil ailesine girmektedir , ve
bugun Van bölgesinden kullanılan yerel dillerle önemli benzerlikler
göstermektedir.
Yazı
olarak kendine özgün bazı karakteristlik özellikler gösteren çivi yazısı ve
bazı anıtsal yapılarda ise hiyeroglif kullanmışlardır.
Urartu
Devleti çivi yazısını ve Hitit hiyeroglif yazısını kullanmışlardır.
Urartular,
yönetim merkezi, kale, barajlar, sulama kanalları, anıtsal kaya mezarları
gibi inşa programları yürütmüşlerdir.
Van/
Meher Kapı anıtındaki yazıta göre, Urartuların inandığı, kutsadığı ve adlarına
belirli dönemlerde kurban kestiği 79 tanrı, tanrıça ve tanrısal özellik
bulunmaktadır.
Bunlardan
ilk üç sırayı Haldi, Teişeba ve Şivini paylaşır.
Haldi
Urartuların baştanrısı idi.
Ölümden
sonraki yaşama inandıkları için ölülerin mezarlarına günlük yaşamda kullandığı
eşyalar konulurdu yastık,çanak, çömlek
v.s.
Urartu
Krallığı'nda çivi yazısı, yıllık sefer yapma, ölçü sistemi, unvanlar, savaş
taktikleri, nüfus nakilleri, resim, süsleme ve kabartma sanatı gibi
uygulamalar, Asur etkili olarak gelişmiştir.
Mimari,
sorguçlu miğferler, kazanlardaki siren eklentileri, hiyeroglif yazısı, yakarak
gömme, fildişi sanatı gibi dallar ise Kuzey Suriye'den etkiler almıştır.
Devletin
kuruluşu ile birlikte ortaya çıkmış gözüken parlak kırmızı astarlı çanak-çömlek
grubu yönetim merkezi ve önemli Urartu kalelerinde bulunmaktadır.
Halkın
ürettiği yöresel ve geleneksel mallar da kullanılmaya devam etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder