23 Ocak 2023 Pazartesi

ANADOLU UYGARLIKLARI - 1

 ANADOLU UYGARLIKLARI

 

FRİGLER - TARİHÇE

Frigler (MÖ 750 - MÖ 300), MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar üzerinden Anadoluya gelen ancak MÖ 750'lerde ortaya çıkan topluluk.

Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon’a göre Frigler,                                                                        Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu’ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı.                               

Anadolu’ya göç eden Balkan kökenli boylardan olup                                                                               siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750’den sonra ortaya çıkmışlardır.                                                                                                  

Çöken Hitit Devleti'nin kentlerine yerleşen Frigler   bugünkü                                                               Ankara, Çorum, Yozgat, Afyonkarahisar ve Eskişehir'i içine alan topraklarda yaşadılar.                                                      

Frigler Urartularla birleşerek Asurlulara karşı savaştılar.                                                                                   

En parlak dönemlerini İÖ 9.-8. yüzyıllarda yaşayan Frigler,                                                                      Hitit topraklarının neredeyse tümünü ele geçirdiler.                                                                                        

Anadolu'da bir karayolu ağı kurarak doğudaki Asur ve Luvi devletleri, Ege kıyılarındaki Ege uygarlıkları ile ticaret ilişkilerine girdiler.

İÖ 738'de başa geçen Gordios'un oğlu efsanevi kral Midas, Asurlularla anlaşma yolunu seçti..                     

İÖ 700’lere doğru  Kimmerler,  Friglerin başkenti Gordium'a kadar ilerlediler.  

Kenti ele geçirerek yaktılar.                                                                                                                                

Bu yenilgi karşısında Kral Midas'ın öküz kanı içerek kendini öldürdüğü söylenir                                 

Batıya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse de Lidyalıların egemenliğine boyun eğerler.

                                                                       

YÖNETİM

Frig Devleti bir kral tarafından yönetiliyordu.                                                                                        

Friglerin ilk kralı ülkenin başkenti Gordion’a adını veren Gordias’tır.                                                       

Tarihçi Arianos’a göre Gordias Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenmiş ve Midas adını verdiği bir oğlu olmuştur.                                                                                                                            

Geçmiş dönemlerine ait kesin bilgiler bulunmayan Friglerin                                                                        en çok bilinen ve meşhur kralı Midasdır.                                                                                                                                                             

Midas döneminde bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine ulaşmışlardır.

 

HİTİTLER - TARİHÇE

 

M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu'ya göç ederek                                                                                              yerli Hatti Beylikleri üzerinde hakimiyet kurdukları bilinmektedir.

Anadolu Yarımadası'nın bugün için bilinen en eski adı Hatti Ülkesi idi ve bu topraklar 1500 yıl boyunca Hatti Ülkesi olarak bilindi.                                                                                 

Bu ad o kadar yerleşmişti ki Anadolu'yu istila eden Hititler bile                                                                   yeni yurtlarından söz ederken Hatti Ülkesi deyimini kullanmışlardır.

Hitit adı Eski Ahit'e göre uydurulmuş bir isimdir.                                                                                         

Bugün Hitit diye anılan bu halkın kendilerine "Nesi dili konuşan"                                                   anlamında Nesili dediklerini biliyoruz.                                                                                                      

Hititler kendilerine "Neşalılar" diyorlardı.

Türkçe'de ise önceleri Eti sözcüğü kullanıldı, şimdi ise Hitit deyimi yerleşmiştir.

Tarihteki ilk kralları Kuşşara kralı LeonUgur'dır.                                                                                                   

İlk yerleşim yerleri ise Hattuşaş'dır.                                                                                                   

Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır.                                                               

Bu devletin kurucusu Labarna‘dır.

Başkenti ise Hattuşaş’ dır.

 

KADEŞ BARIŞ ANLAŞMASI

                                                                                                                                                                                                                            M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında                                                                         Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Antlaşması ile sonuçlanmıştır.        

Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan  ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır.                                                                                                                       

Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. 

Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum’ da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir.                                                                                  

Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır.                                    

      Anlaşma müttefiklik, kardeşlik ve saldırmazlık anlaşmasıdır.

Kadeş antlaşmasının Hattuşaş’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.

 

KÜLTÜR

Hattuşaş Antik Kalıntıları bugün UNESCO'nun Dünya Kültür Mirasları listesinde yer almaktadır.

 Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla önceki sanattan ayrılır.

Aslında Hattiler'e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir.

 Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dilidir.                                                                          

Resmî diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Âsur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Hiyeroglif denilen yazı kullanılırdı.                                                                                                 

Hitit dîni çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır.

Hitit devletinin panteonu, Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.

Orta Anadolu'nun geniş toprakları üzerinde kurulan küçük krallık veya beylikler, "Karum" adı verilen pazar yerleri ile son derece canlı birer ticaret merkezleriydiler.

 Asurlu tüccarlarla birlikte gelişen bir başka ve çok önemli olgu ise,                                                         çivi yazısının Anadolu'ya gelişidir.

Böylece Anadolu tarihi çağlara girmektedir.

Hititler Hattuşaş kentinden göçtüler çünkü Veba hastalığına yakalanmıştılar.

Bu da onların yıkılış sebeplerinden biridir.

 

YÖNETİM

Yönetimin politik organı Pankuş’tur (İmparatorluk Meclisi).                                                                   

Herhangi bir politik sorun olduğunda Pankuş Kral tarafından çağırılmaktaydı.                                       

Pankuş, kralın kararları hakkında söz sahibi bir kuruldu,                                                                           onun mutlak hakimiyetinin tek denetleyiçisiydi.

 

İYONYALILAR - TARİHÇE

İyonya Anadolu'da bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ'da verilen addır.

12 bağımsız sahil kenti Phokai (Foça), Klazomenai, Erythrai, Teos, Kolophon, Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Myos ve Miletos (Milet) ile birlikte  Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri idi.

Bu kentler M.Ö. 1000 dolayında Yunanistan'dan gelen Dorlardan kaçan Akalar tarafından kurulmuş 12 bağımsız şehir devletidir.

MÖ 7. - 6. yüzyıllarda İyon kentleri Akdeniz havzası üzerinde güçlü bir ticari egemenlik kurdular;

Bilim, sanat ve felsefe alanında, daha sonra gelişen Yunan ve Roma uygarlıklarının temeli olarak kabul edilen büyük başarılara imza attılar.

İyonya M.Ö. 546 yılında Ahameniş İmparatorluğu egemenliğine girdi.

502-496 yıllarındaki İyonya İsyanı'nın yenilgisinden sonra önemini ve gücünü kaybetti.

 Eski Farsça "İonan" adı, Perslerin İyonyalılara vediği isimdi.

Farsça ve Arapça'dan Türkçeye Yunan biçiminde geçen bu ad,                                                        daha sonra Helen ulusunun tümü için İslam kültürel dairesindeki ulusların kullandığı ad oldu.

Siyasal yapılanmaları bağımsız şehir devleti şeklinde idi.

 Şehir devletlerinin temsilcileri "Panionion" adlı kutsal alanda                                                                  (halen Kuşadası'na bağlı Güzelçamlı'da) dini ve siyasi amaçlar için dönemsel olarak toplanmakla birlikte, hiçbir zaman ortak bir siyasi yapıda bir araya gelmediler.

Hiç bir zaman bir araya gelmedikleri için ortak karar aldıkları bir yerde yoktur.

Tüm Karadeniz, Kuzey Ege, Güney İtalya ve Sicilya sahillerinde çok sayıda koloni kurarak Akdeniz havzasındaki ticari üstünlüklerini geliştirdiler.

 Amasra, Sinop, Trabzon, Batum, Kefe, Varna, Enez, Napoli, Sirakuza, Marsilya, Nis gibi birçok kent ilk kez İyonyalılar tarafından kolonize edildi.

İyonyalılar dönemlerindeki özgür ve halkın haklarını koruyan yönetimleri sayesinde baskı altında kalmadan bilim, ticaret vb. şeylere yönelmişlerdir.

Bu yaptıkları şeylerle dönemlerinde gelişmiş bir devlet olmuş                                                                    ve gelecekteki çoğu özgür devletin kurucusu olmuşlardır.

İyonya dönemlerinde halkı baskı altına almayan çok az sayıdaki ülkeden biridir.

 

KÜLTÜR

Ön Asya ve Akdeniz ticaret yollarının kavşak noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir.

Merkezi otoriteye bağlı olmayan bağımsız kentler olarak örgütlenmeleri, özgür düşünce geleneğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Milet'li Thales, Batı felsefesinin ve matematiğinin kurucusu olarak anılır.

Thales'in öğrencisi olan Anaksimandros, insanlık tarihinde ilk kez bağımsız bir kitap yazan kişidir.

 Milet'li Hekataios eleştirel tarih anlatımının ve ampirik coğrafyanın ilk önemli eserlerini verdi; bilinen ilk dünya haritasını yayımladı.

Efes'li Herakleitos "bir insan aynı nehirde iki kez yüzemez" deyimiyle özetlenen değişim felsefesini geliştirdi.

Samos'lu Pythagoras üçgenin açıları arasındaki ilişkiyi hesapladı;                                                 günümüze dek Batı ve Doğu müziğinin temelini oluşturan ses dizilerini tanımladı.

Milet'li Anaksagoras İyonya ekolünü Atina'ya taşıyarak, Eflatun ve Aristoteles'in öncüsü oldu.

Eski Yunan halkı arasında yaygın olan tanrılara ilişkin çeşitli inanç ve efsaneler ilk kez M.Ö. 9. yüzyılda İyonya'lı destan şairi Homeros tarafından derlenerek sistemleştirildi.

 Homeros'un sistemleştirdiği mitoloji, Atina'nın egemenliği döneminde tüm Helen dünyasının dini referans kaynağı olarak benimsendi.

 Yunan tanrıları insanlara benzerdi.

Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark da ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı.

Yunan geleneğindeki ilk anıtsal taş yapılar olan Samos'taki Hera Tapınağı, Efes'teki Artemis Tapınağı ve Milet'teki Apollon Tapınağı, M.Ö. 560 dolayında inşa edildiler.

Daha sonra yeniden inşa edilerek erken döneme ait izlerini kaybeden bu üç yapı, Batı mimarisinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.

Fenike Alfabesi'nden uyarlanan çeşitli Yunan Alfabeleri                                                                        M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazandı.

Soldan sağa yazılan İyon Alfabesi zamanla tüm Helenler tarafından benimsendi.

 Halen Yunan Alfabesi olarak bilinen alfabe, İyon Alfabesidir.

 Latin ve Kiril (Slav) alfabeleri Yunan alfabesinden türemiştir.

 

 

 

LİDYALILAR - TARİHÇE

 

Lidya veya Lydia, Anadolu'da Tunç Çağı'nın sonlarından başlayarak M.Ö. 6. yüzyıla kadar hüküm süren Lydia uygarlığının beşiğini ve merkezini oluşturan bölge.

 

 Esas olarak Gediz Nehri ve Küçük Menderes) Irmağı vadilerini kapsayan ve günümüzde yaklaşık olarak Manisa ve Uşak illerine denk gelen bölgedir.

Lidyalılar, Frigyalıların yıkılmasından sonra Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurdular

Lidyalıların başkenti, dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Sardes (Sard)’dır.

Lidyalıların aynı bölgede yaşadıkları kayda geçmiş İonyalılarla                                                         henüz kesinleştirilememiş bir ilişkisi bulunmaktadır.

Lydia hayvansal, bitkisel ve madeni kaynaklar açısından                                                                     çok zengin bir bölgede yer almaktaydı.

Kimmerlere karşı Asurlularla işbirliği yapmışlar ve Kral Yolunu Asur'a kadar uzatmışlardır.

Kral Alyattes zamanında Medlerle savaş yapılmıştır.

 MÖ 585 yılında barış yapılarak, Kızılırmak iki devlet arasında sınır olmuştur.

Son kralları Krezus dönemi Lidya'nın en parlak zamanı oldu.

 Efsanevi kral Lid'in ismine dayanarak halkın Lydialılar diye anılmaya başlandığı bilinmektedir.

Bu anlamda Lydia isminin ortaya çıkışıyla, güney komşuları ve akrabaları Karyalıların (efsanevi kral Kar'a dayalı) ve Karya isminin ortaya çıkışı benzerlik göstermektedir.

Adalar (Ege) Denizi’ne çıkmak istemeyen Pers Kralı Kyros (Kirus),                                                         Mısır'la ittifak yapan Lidya Kralı Krezus'u yenerek Lidya Krallığına son verdi (M.Ö. 546).

M.Ö. 546 yılında Persler, Lydia Krallığının başkenti Sardes'i ele geçirip Lydia Krallığına son vermişlerdir.  

Böylelikle Anadolu 200 yıllık Pers egemenliği dönemine girmiştir.

Lydia'da üç kral hanedanı hüküm sürmüştür: Sırasıyla "Atyadlar", "Heraklidler" ve "Mermnadlar".     

 

KÜLTÜR

Lydia dininde en önemli kültler ana tanrıça Artemis veya Kybele, Luvi tanrıçası-Kuvava tarım tanrısı-Baki (Dionysos), yağmur tanrısı-Leus (Zeus) ve mezarların koruyucusu-Santas'dır .                                                                                                                                           

Lydialıların parayı icat etmeleriyle insanlığa çok önemli faydaları dokunmuştur.

Lydia dili Hint-Avrupa dil ailesine aittir

Frig dili komşuları Karyalıların ve Misyalıların konuştuğu dille benzerlikler göstermektedir.

Seramik kapların özelliğinden Lydialıların batıdaki komşuları İyonya ile çok öncelere giden bir ilişkileri olduğu saptanmıştır.                                                                 

Başkentleri Sard aynı zamanda dönemin kültür ve sanat merkeziydi.

Lydia'nın insanlık tarihine en büyük katkısı "para"yı icat etmiş olmalarıdır.                                        

Başkent Sardes'in içinden geçen Paktalos Irmağı'nın                                                            alüvyonlarında doğal olarak bulanan altın-gümüş karışımıydı.

Elektron madeninden basılan ilk sikkelerin üzerinde Lydia Krallığının arması olan aslan başı bulunuyordu.

 İlk Lydia sikkeleri muhtemelen Alyattes döneminde basılmıştır.

Sikke basımının daha iyi bir duruma gelmesi ve                                                                                           elektron yerine altın ve gümüşten ayrı olarak sikke basımı                                                                        Kral Kroisos zamanında ortaya çıkmıştır.

Dağları sık ormanlarla kaplıydı, vadilerinde buğday yetiştirilmekte,                                                   büyük hayvan sürüleri otlatılmaktaydı.

 Nitekim Lydialılar sonradan süvari birlikleri ile ün kazanmışlardır.

Güneş ve ay tanrısına tapan Lidyalılar ölülerini kaya veya toprak içine yaptıkları mezarlara koyup, üstünü toprakla yükselterek örterlerdi.                                                                        

 

Kral mezarları yüksekçe olup, mozak tipindeydi.

 

lidya dili arabca gibi sağdan sola yazılır,

 

Bu güne kadar çözümlenemeyen tek dil olma özelliğini korur,

 

Dünya’ya paradan sonra kattıkları bir değer de yün battaniyelerdir.

 

LİKYALILAR - TARİHÇE

Hint-Avrupa kökenli bir dili konuştuklarından Asya kökenli,                                                                        Heredot kaynaklarından da Grek soylu olmayan Girit halkından olduklarına dair bilgiler var.

Esas akılda kalması gereken ise, tarihte bilinen ilk demokratik birlik olmasıdır.

Antalya ve Fethiye arasında yayıldıkları bölgenin jeopolitik önemi                                                                 tabii eşsiz doğası ve farklı şehirlerden bir araya gelmiş olmalarına rağmen ortak bir kültür yaratmış ve var oldukları sürece bunu paylaşıp yaşatmış olmalarıdır.

En başından beri Yunanlılar’ın saldırılarına karşılık verebilen Likyalılar, M.Ö.6.yyda Persler tarafından işgal edilmiştir.

M.Ö. 4. yyda Büyük İskender çıktığı “Asya Seferi” dahilinde bu bölgeyi de ele geçirmiştir.

Bölge bundan sonra yavaş yavaş Yunan kültürü ve sosyal değerlerinin etkisinde kalmıştır.                                                           

Bu noktada Likya Birliği kurulmuştur.

M.Ö.2.yyda Suriye hakimiyetine geçen bölgeyi Romalılar bir savaş neticesinde ele geçirmiştir.

Kısa bir süre sonra Likya’ya özgürlük tanınmıştır. 

Bu dönemde Likya Birliğinin en önemli şehirlerinden                                                                    Xanthos’a 2 kez zor kullanılarak baskı rejimi uygulama girişimler inde bulunulmuştur.                                                                                                    

Ancak (Likya) Federasyon kuvvetleri her iki durumda da çağrıldığında müdahale ederek birliği korumuştur.

M.Ö. 1.yyda ise Romalıların iç çekişmelerinin yarattığı kargaşa ortamından etkilenmişlerdir.

Xanthos halkı, Pers istilalarında olduğu gibi,                                                                                                  bu dönemde de toplu intihar yolu ile kendilerini yakmıştır.                                                                                                                                                           

Likya esas itibariyle M.S. 2. ve 3. yüzyılarda yaşadığı büyük depremlerin ardından bir daha kendisini toparlayamamıştır.     

M.S. 8 yyda Arap akınları ve bu süreye kadar da korsan saldırıları sebebi ile terk edilen bölge, 13.yyda Türk Beylikleri ile yeniden yerleşime açılmıştır.

 

LİKYA BİRLİĞİ

Likya Birliği Yönetimi hakkında edinilen bilgilere göre                                                                               birlik önemli –önemsiz toplam 23 şehirden oluşuyor.                                                                             

Günümüze kadar da dayanabilmiş, en büyük altı şehri vardır.

Xanthos, Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos ‘un 3’er oy hakkı bulunurken, daha önemsiz ve küçük şehirlerin 1 ya da 2 oy hakkı varmış.

XANTHOS                                                                                                                                                           Likya Federasyonu'nun en büyük şehri ve başkenti.

PATARA                                                                                                                                                     Xanthos nehri ağzında, Likya'nın önemli limanlarından ve tabii ki ticaret zengini bir şehir.

PINARA                                                                                                                                                              Xanthos vadisinde, Xanthos'un uzantısı şeklinde kurulmuş, bölgenin önemli yerleşimlerden biri.

TLOS                                                                                                                                                                         Yanartaş efsanesinin antagonisti üç başlı alev saçan ejder Chimera'yı öldüren Bellerophon'un resmedildiği kayadan oyma mezarın bulunduğu şehir.

MYRA                                                                                                                                                          Likya'ın önde gelen şehirlerinden. Erken Bizans Dönemi'nde Likya'nın başkenti ve piskoposluk merkezi

OLYMPOS                                                                                                                                              Yanartaş efsanesinin vuku bulduğu şehir.

SİMENA                                                                                                                                                                     Diğer adı ile KEKOVA, Kekik yetişen düzlük anlamında bir kelime

LETOON                                                                                                                                                       Kutsal tapınma merkezi; Leto, ve ikiz çocukları Apollo ve Artemis'e adanmış dini merkez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

URARTULAR - TARİHÇE

 

Van Gölü ve çevresindeki dağlık bölge, M.Ö. XIII. yüzyıla ait

 Asur belgelerinde 'Nairi Ülkesi' olarak anılır.

 

Bu bölgede Urartu ismine, Asur kralı I. Salmanasar'a  ait çivi yazılı belgelerde rastlamaktayız.

 

Uru sözcüğü Asur dilinde, 'Ülke,-ülkesi' anlamına gelmektedir.

 

Bazı bilim adamları, Uruatri'nin 'Dağlık Ülke' anlamına geldiğini söyleseler de,

bu konuda Bilge Umar'ın düşüncesi daha akla yakındır.

 

Merkezi bir yönetimden yoksun olan Hurri kökenli bu insanlar,                                                                         8 beylikte (bölge) bir araya gelmişlerdi.

 

Asur kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilere göre, bu beylikleri ilk kez bir krallık adı altında birleştiren, başkent Arzaşkun'da oturan Aramu (M.Ö. 850-840)'dur.

 

Ancak 'Arzaşkun' kelimesinin 'Erzurum' ile benzerliği ilginçtir.

 

Ülke kapsamında ise en az 51 kent bulunuyordu.

 

Kendilerine 'Bianili' diyen Urartular, 'Uruatri' ve 'Nairi' adıyla iki konfederasyon oluşturmuşlardı.

 

Urartu'nun I. Sarduri zamanında yazılmış en eski yazıtları Asurca'dır.

 

 Bugün, Urartu topraklarını oluşturan bölgede,                                                                                       belirgin bir biçimde kaleli ve surlu kent kalıntılarına rastlamaktayız.

 

Urartuların tarih sahnesinde en güçlü oldukları dönem,                                                                               Kral I. Argişti ve oğlu II. Sarduri zamanıdır.

 

Menua'nın oğlu I. Argişti içindiktirmiş olduğu Horhor yazıtından çok şey öğreniyoruz.

 

Ülke ekonomisinin birincil kaynağı olacak olan ilk büyük sulama projelerinin önemli bir kısmı Menua dönemine aittir.

 

Bu kanalların en çarpıcı örneği, 'Şamiram Su' adı verilen                                                          Hoşap Irmağı'ndan 50 km. ötedeki Van şehrine temiz su getiren kanaldır.

 

Bir efsaneye göre bu kanal, Babil kraliçesi ünlü Şamuramat tarafından, Menua ile aşklarını ölümsüzleştirmek için yaptırılmıştır.

 

 

 

KÜLTÜR

 

Ölülerin yanlarına armağanlar bırakılırdı.

 

Mezarlara armağan bırakma gelenekleri vardı.

 

Mezarlarda çeşitli silahlar, zırhlar ve at koşumları olmak üzere                                                                        birçoğu tunçtan yapılmış çok çeşitli eşya bulunmuştur.

 

Tevrat'ta Ararat olarak bahsedilmektedir.

 

Sonraları Asur yazıtlarında Uruatri biçiminde rastlanır.

Urartuların kullandigi dil hint avrupa dil ailesine girmektedir ,                                                                                  ve bugun Van bölgesinden kullanılan yerel dillerle önemli benzerlikler göstermektedir.

Yazı olarak kendine özgün bazı karakteristlik özellikler gösteren çivi yazısı ve bazı anıtsal yapılarda ise hiyeroglif kullanmışlardır.

Urartu Devleti çivi yazısını ve Hitit hiyeroglif yazısını kullanmışlardır.

Urartular, yönetim merkezi, kale, barajlar, sulama kanalları,                                                                  anıtsal kaya mezarları gibi inşa programları yürütmüşlerdir.

Van/ Meher Kapı anıtındaki yazıta göre, Urartuların inandığı, kutsadığı ve adlarına belirli dönemlerde kurban kestiği 79 tanrı, tanrıça ve tanrısal özellik bulunmaktadır.

Bunlardan ilk üç sırayı Haldi, Teişeba ve Şivini paylaşır.

Haldi Urartuların baştanrısı idi.

Ölümden sonraki yaşama inandıkları için ölülerin mezarlarına günlük yaşamda kullandığı eşyalar konulurdu  yastık,çanak, çömlek v.s.

Urartu Krallığı'nda çivi yazısı, yıllık sefer yapma, ölçü sistemi, unvanlar, savaş taktikleri, nüfus nakilleri, resim, süsleme ve kabartma sanatı gibi uygulamalar, Asur etkili olarak gelişmiştir.

Mimari, sorguçlu miğferler, kazanlardaki siren eklentileri, hiyeroglif yazısı, yakarak gömme, fildişi sanatı gibi dallar ise Kuzey Suriye'den etkiler almıştır.

Devletin kuruluşu ile birlikte ortaya çıkmış gözüken parlak kırmızı astarlı çanak-çömlek grubu yönetim merkezi ve önemli Urartu kalelerinde bulunmaktadır.

Halkın ürettiği yöresel ve geleneksel mallar da kullanılmaya devam etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜTOPYALAR - 1

  ÜTOPYA VE GERÇEKLİK   Sosyalizm on dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sının üzerine bir ütopya olarak çökmüştür. Bu ifade, kesinlikle şu iki t...