RÖNESANS VE SİYASET - 1
Bilimde
bu tür bir paradigmatik değişim olurken, siyasetle üzerine düşünen düşünürler
de farklı fikirlerle Rönesans sahnesindeki yerlerini alırlar.
Galileo,
tüm soruların matematiksel bir dille sorulması gerektiğini zira doğa kitabının
bu dille yazılmış olduğunu söyleyerek cevap verir.
Galileo’nun
doğa ve matematik görüşü onu Pisagorcular ve Platon geleneği içerisine
yerleştirir: Doğanın özü nihai olarak rakamlardır.
Duyularımız
gerçekliğin bu boyutuna anında erişim sağlamazlar.
Bu
noktada Aristo’dan farklılaşır.
Galileo’nun
doğa bilimi; renk koku ve tat gibi duyusal nitelikler için hiç açık kapı
bırakmaz.
“Objektif”
doğaya ait değillerdir ve gerçekliğin özünün bir parçası sayılmazlar.
Duyusal
nitelikler subjektiftir. ve yaşayan özneden meydana gelir.
Galileo’ya
göre duyusal niteliklerin subjektifliği teorisi, duyusal deneyimin en önemli
bilgi kaynağı olamayacağı anlamına gelir.
Duyusal
deneyimin matematiksel akılla yönlendirilmesi gerekir.
Doğa
deneysel olarak incelenmeli ve matematiksel akıl da doğanın özünü kavramamızı
sağlayacak yegane araçtır.
İnsanoğlu
bu matematiksel kavrayışa doğuştan sahiptir.
Doğanın
matematiksel bilgisi Tanrı’nın bilgisi ile çelişemez.
Bu
görüşlerini örnek göstererek Galileo’nin bir empirisistten çok bir rasyonalist
olduğu söylenebilir.
Geometriye
dair bilgiler, teknolojik gelişmenin de altyapısını hazırladı.
Bu
dönemde hala Aristo ve dünya merkezli duruşa bağlılık mantıksız değildi.
Kopernik
astronomisinin en büyük problemi temel hipotezlerinin günlük deneyimimize çok
zayıf biçimde tekabül ediyor görünmesidir.
İddia
edilen olguların açıklanabilmesi Newton’u beklemek zorundaydı.
Newton
(1642-1727)’un ortaya attığı fizik teorileri, hem astronomide hem de mekanikte
daha önceki teorileri güçlendirdi.
Newton,
yeni fizik biliminde matematiğin özellikle de geometrinin rolünü
vurgulamıştır.
Geometrik
şekillerle izah edilebilen hareket kavramı doğa güçlerini ve bu güçlere bağlı
olguları açıklamak üzere fizik için bir.
Newton’un
görüşleri felsefe, tıp ve hukuk gibi alanlarda da değişimleri beraberinde
getirdi.
Diğer
bilim dalları da mekanik açıklamaların peşine düştü.
Nedensellik
ilkesi bugünü yöneten ilkelerin yarın da şekillendireceği konusundaki görüşü
güçlendirdi.
Gerçeğin
ne olduğuna dair ilahiyatın ortaya koyduğu açıklamalar iktidarını bu bilim
anlayışına bıraktı.
Tıp
bir taraftan anatominin bir taraftan da fizik ve kimyanın gelişmesiyle
bağlantılı olarak daha önce normatif ve yorumsamacı bir disiplinken yavaş yavaş
bilimsel bir disiplin haline geldi.
Biyolojiyle
ilgili olarak ise indirgemeci (organik doğanın bütün yönleri Newtoncu fizikte
görülen mekanik ve materyalist kavramlarla anlaşılabilir yani organik olan
inorganikle aynı yasalara tâbidir, burada biyoloji fizik’e indirgenir) ve
vitalist (biyolojik disiplinler yaşamın süreçlerini kavramak için eşsiz
kavramlara ihtiyaç duyarlar, daha çok Aristo’nun görüşlerine yakındırlar)
görüşler arasında bir ihtilaf ortaya çıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder