HELEN İMPARATORLUĞU
M.Ö.
4. Yüzyılın sonuna doğru şehir devletleri yerini yeni bir devletin oluşumuna
bırakmışlardır.
Bütün
bir Helen-Roma dönemi boyunca M.Ö.300’den M.S.400’e kadar eyaletler hem coğrafi
hem de nüfus açısından büyümüşlerdir.
Şehirlerin
çözülmesiyle ortaya çıkan siyasal boşluk yerini yeni dinamiklere bıraktı.
Helen-Roma
döneminde toplum için birey fikri yavaş yavaş etkisini yitirmeye başlıyor.
Yunan
şehir-devletlerinde, birey toplumun organik bir parçası gibi
düşünülüyordu.
Her
birey toplumda kendi yerini bulmak ve kendini, değişik kamu faaliyetlerine
katılarak gerçekleştirmekle yükümlüydü.
Her
bireyin varlığı ve değeri toplumun bütününe endeksliydi.
Helen-Roma
dönemi boyunca pek çok açıdan etkin olan iki felsefi akım Epikürcülük ve
Stoacılık idi.
Bu
iki felsefenin temel sorusu “bireyin mutluluğu nasıl garanti altına alınabilir”
sorusudur.
Şehir
devletlerinin düşüşüyle beraber şu iki eğilimin yavaş yavaş ortaya çıktığı
görülmektedir:
1.
Bütün insanlar için geçerli olan evrensel bir hukuk ve bu hukukun her bireyde
somutlaştığı fikri
2.
Özel yetişme koşullarından ve toplumsal statüden bağımsız olarak kendi içinde
temel bir değer taşıyan özel birey fikri.
Bu
doğal haklar kavramının köklerinden birini oluşturur.
Var
olan tüm yasaların üzerinde yer alan ve herkes için geçerli olan evrensel
normatif bir hukuk vardır.
Bunu
ilke olarak bütün insanların aslında aynı hukuka tabi oldukları ve bir toplumda
var olan hukukun bu evrensel doğal hukuka uymak zorunda olduğu fikri takip
eder.
Bunun
tam da şehir devletlerinin bir özelliği olan siyasal katılım yetisinin ortadan
kalkmasıyla eş zamanlı olarak ortaya çıkması dikkate değerdir.
Düzenin
(şehir devletleri) yavaş yavaş çökmeye başlaması bireysel refah ve mutluluğun
nasıl elde edileceğine yönelik sorgulamaların artmasıyla aynı zamanlara tekabül
etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder