3 Kasım 2022 Perşembe

 PARŞÖMEN YAPIMI

 

Parşomen yapımı icin elde edilen, onceden tuzlanmış oğlak ya da koyun derileri kirlerinden arınması icin derede veya akan su altında iyice temizlenir ve ardından bir gun suda bekletilir.

 Kirlerinden iyice arınmış olan deri 3-7 gun arası, icinde %5-10 oranında sonmuş kirec solusyonu CaCO3 (kalsiyum karbonat) bulunan havuzlarda bekletilir.

Amac, solusyonun derinin farklı katmanlarına yavaş yavaş ulaşmasıdır.

En hızlı tepkiyi epidermis tabaka verir.

 Tuy uzaklaştırma işleminde kirecin kullanılması yontemi VIII. yuzyılda Arabistan’da kullanılmış, eski Bergama parşomen yapımcıları hayvan dışkısını veya deriyi guneşte bekletip kurutarak, yuzeyini sopayla doverek amaca ulaşmışlardır.

Gunumuzde, ceşitli kimyasallar bu işlemi cabuklaştırmak icin kullanılmaktadır.

Bu malzemelerden biri de halk arasında zırnık olarak bilinen sodyum sülfürdür (Na2S).

 Kirece yatırma işleminden sonra yapılan kurutma, bazen yarı işlenmiş derinin korunması ya da son urunun daha guclu hale getirilmesi ve lif ağını oluşturan deri liflerinin birbirine yapışmasına izin verilmesi icin yapılır.

Bu basamak geleneksel Avrupa recetelerinde kullanılmamış ancak Tevrat için kullanılan parşomenin kalitesini arttırmak amacıyla Musevi parşomen yapımcıları tarafından duzenli olarak kullanılmıştır.

Yarım silindir şeklindeki ağac kirişin uzerine serilen deri, iki ucu ahşap tutma yeri olan uzun, ic bukey kavisli yay şeklindeki kavalete bıçağı ile tuyler sıyrılmaya başlanır.

 Daha sonra deri bir kez daha hazırlanan kirec banyosunda 5 gun kadar bekletilir.

Liflerindeki kireci notralize etmek icin yeniden suda bekletilir ve sonrasında ayarlanabilir burgularla tamamlanmış ahşap cercevelere gererek kazıma- inceltme işlemine gecilir.

 Derinin ucları kucuk cakıllar veya yuvarlak taşlarla yumrular oluşturulacak şekilde sicimlerle buzulur.

Sicimin diğer ucu donen burguların deliğinden gecirilerek bağlanır.

Burada dikkat edilmesi gereken derinin gerildikce tıraşlama sırasında oluşabilecek kesikler veya oval deliklerdir.

 Deriye bağlı ya da derinin icinde bulunan et, yağ v.b diğer maddeler lunellum adındaki yuvarlak uclu bıcaklarla tıraşlanır.

Bu aşamada deri nemlidir.

Lunellum Ortacağ resimlerinde parşomen yapımcılarının en bilindik el aleti olarak resmedilmiştir.

Bu ozel bıcak derinin her iki yuzeyini ve ozellikle ic kısmını kusursuz bicimde tıraşlamada kullanılır.

Tıraşlama devam ettikce gergideki burgular sıkılaştırılır.

Deri tamamen kuruduğunda kazıma ve tıraşlama yeniden başlar.

 Bu aşamada deri yeni bir davul gibi sıkı olur ve metal bıcağın sesi duyulur hale gelir. 

Gunumuzde bircok parşomen yapımcısı bu işlem icin modern elektrikli zımparaları kullanmaktadırlar.

Parşomen uzerine murekkebin daha derinden nufuz etmesi icin ponza tozu ve ponza taşı kullanılır.

 Ponza kalan yağı emerek iyice temizlemesini sağlamaktadır.

Ponza ile cilalama işlemi bittikten sonra cerceve uzerine gerilen deri, iki gun boyunca kurutulur.

Deri notrleşerek Ph 7’ye yaklaştırılır.

İstenen inceliğe gelen Parşomen burguları gevşetilerek cerceveden sokulur.

 Kuru, ince ve opak gorunumlu parşomen rulo halinde saklanır.

 İyi bir parşomen yumuşak, ince, kadifemsidir ve kolay kıvrılır.

 Dikkat eksikliği derinin uzerinde geri donuşumu olmayan hasarlar bırakabilir.

 Burada parşomen ustasının bilgi birikimi ve el becerisi devreye girmektedir.

 Son urunun kalitesinde derinin ait olduğu hayvanın ozellikleri, yaşı, rengi hatta ne şartlar altında yaşadığı gibi bircok faktor rol oynar.

Parşomen ustasının ozel secimleri, mesleki tecrubesi değişik turde parşomenlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 Bu sebeple, parşomen uretimi uzmanlar tarafından bilimden ziyade bir sanat olarak kabul edilmektedir.

 Parşomen uzerine yazılacak yazı icin ceşitli murekkepler kullanılmıştır.

 Plinius’ un verdiği bilgilere gore, siyah murekkep papiruste olduğu gibi parşomene de nufuz edemediği icin kolayca siliniyordu.

 Dayanıklılığını arttırmak amacıyla içine sirke katılarak kullanılmıştır.

IV. yuzyıldan itibaren metalden kırmızı-siyah murekkep yapılmıştır.

 Murekkep balığından elde edilen sepia adı verilen mürekkep ve aşı boyasından elde edilen kırmızı murekkep de kullanılmıştır.

Kırmızı murekkep daha cok isim ve başlıkların yazımı icin tercih edilmiştir.

 Bu aşamada ceşitli murekkep denemelerinden başarılı sonuclar alınmıştır.

 Antik duvar resimlerinin yapımında kullanılan tempera tekniğiyle boya pigmentlerini yumurta sarısı, yumurta akı, tutkal ve ceşitli yağları bağlayıcı olarak kullanarak hazırladığımız boyalar oldukca başarılı olmuştur.

Parşomenin izin verdiği olcude suluboya kalemleri, guaş boyalar, akrilik boyalar gibi gunumuz sanayisinin urunu olan boyalarla yaptığımız calışmalar sağlıklı sonuclar vermiştir.

 Suluboya calışmalarında, yer yer yağlı alanları derinin emmemesi sonucu bazı problemlerle karşılaşılsa da parşomen uzerine kullanılan her turlu boya malzemesi başarılı olmuştur.

Parşomen, organik bir malzeme olduğu icin bulunduğu hava koşullarından direk etkilenmektedir.

 Kalojen lifleri ısıya duyarlıdır.

Hydrotermic değişikliklere duyarlıdır ve cevresiyle iyi uyum sağlar.

Nem ve ısı değişikliğine verdiği tepkiyi en aza indirmenin tek yolu  sabit bir ısı ve nem dengesini muhafaza etmektir.

 Parşomen icin ideal mikro bağıl nem %50-60 ve uygun ısı derecesi 18-22 derecedir.

 Sıcaklık 40 derece ve bağıl nem % 70’i aştığında ciddi hasara uğrar.

  Uygun koruma koşulları altında bin yıldan fazla kusursuz bir şekilde bozulmadan korunabilme ozelliğine sahiptir.

2 Kasım 2022 Çarşamba

 PARŞÖMENİN TARİHÇESİ                              

 

Demet SAĞLAM

Parşomen; Membrana Pergamana veya Charta Pergamena olarak adlandırılan, adını Bergama’dan almış, deriden yapılmış bir kağıt urunudur.

 Teknik olarak uzerindeki kıllardan arındırıldıktan sonra gerilerek kurutulan deri olarak da tarif edilebilir.

Hammaddesi olan derinin her yerde bulunabilmesi, her iki yuzunun yazıya ve resme uygunluğuyla birlikte, oldukca dayanıklı bir malzeme olması, kağıdın ortaya çıkmasına rağmen XV.yuzyıla kadar onemli metinlerde kullanılmasına neden olmuştur.

Parşomen’in sonraki yıllarda da kitap ciltlerinde ve tuvallerde kullanılmasına devam edilmiştir.

 Yaklaşık 5 yıl kadar once kulturel değerimiz olarak benimsenen Parşömen Projesi yeniden hayata gecirilmiştir.

İsmail Araç, bolgemizde bir donem oldukca yaygın olan karatabaklık zanaatının bu bolgedeki son uyesidir.

Calışmalarımızı yaptığımız bolge uzun bir donem Bergama’nın tabaklarının calıştığı bir bolgedir.

 İsmail Usta hala eski tabakhanenin olduğu bu bolgede Parşomen yapımına geleneksel yontemleriyle devam etmektedir.

Yaklaşık 2200 yıl sonra anavatanı olan Bergama’da tekrar hayat bulan parşömenin yeni seruveni, bizlere hala ilk zamanlardaki ustalarının heyecanını yaşatıyor.

 Bu anlamda Parşomeni Bergama’nın ve ulkemizin evrensel bir değeri olarak belirleyip sahip cıkmayı ve bu kulturu gelecek nesillere aktarmayı onemli bir misyon olarak benimsemekteyiz.

 Antik cağlardaki imalat surecini XXI. yuzyılda yine aynı tekniklerle cağdaşlarımıza ve gelecek kuşaklara aktarmaktan sonsuz mutluluk duyuyoruz.

Parşomen artık unutulmuş bir yazı malzemesi değil, sanatla ic ice gecmiş gunumuzde de hala varlığını surdurebilen Bergama Kağıdıdır.

 Doğduğu topraklarda yeniden ve sonsuza dek yaşatılmaya devam edilecektir.

 Parşomen, antik donemde, deri manasındaki Membrana ile Bergama anlamına gelen Pergamum kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya cıkmış Membrana Pergamana veya Charta Pergamena olarak adlandırılmıştır.

 Kısaca, üzerindeki kıllardan arındırıldıktan sonra gerilerek kurutulan  deri olarak da tarif edilebilir.

Antik Cağ yazarlarından oğrendiğimiz kadarıyla (Heredotos, V, 58 M.O.5. yuzyılda ve Plinius M.S. 23-79, Naturalis Historia adlı eserlerinde) Pergamon kralı ile Mısır firavunu arasındaki siyasi rekabet,  papirusun Bergama’ya ithalinin yasaklanmasıyla sonuclanmıştır.

  Donemin Pergamon Kralı II. Eumenes üzerine yazı yazılacak yeni bir malzeme arayışına girmiştir.

  Yapılan calışmalar sonuç vermiş, Krates ve İrodikos adlı sanatcılar oğlak derisinden parşomeni imal etmeyi başarmışlardır.

M.S. V. yuzyıla kadar Papirus ve Parşomen arasında gercekleşen rekabet, papirusun kırılgan yapısı ve yalnızca rulo olarak kullanılabilmesi gibi nedenlerle parşomeni on plana cıkarmıştır.

 Parşomen, papirusun aksine her iki tarafına yazı yazılabilmesi, istenildiğinde yazının silinebilmesi (palimpsest), katlanıp bukulmeye dayanıklı yapısı, taşınabilen hafif bir malzeme olması, uzerine yazılan yazının dağılmaması gibi nedenlerle kısa zamanda on plana cıkmış; her yerde bulunabilmesi sebebiyle de zaman icerisinde geliştirilmesine olanak sağlamıştır. 

Bu gelişim, dort ya da sekiz yaprağın ikiye katlanıp bir araya getirilerek oluşturulan ve gunumuz kitabının atası olarak adlandırılan kodeks şekline donuşmesine neden olmuştur.

Gunumuzde kullandığımız kağıt, IX. yuzyıldan itibaren Orta Doğu’da,  XII. yuzyıldan itibaren de Avrupa’da parşomenin yerini almaya başlamıştır.

 Gerek yapımındaki zahmetli aşamalar gerekse malzemenin pahalı olması parşömenin zaman icerisinde gozden duşmesine neden olmuşsa da, onem arz eden metinler uzun yıllar parşomen uzerine yazılmaya devam etmiştir.

 XV. yuzyılı takip eden surecte kullanım alanları kısıtlanmış, daha cok kitap ciltlerinde ve tuvallerde kullanıldığı gorulmuştur.

Bu sure icinde Parşomen anavatanı olan Bergama’da da unutulmuş ve gözden duşmuştur.

Bergama’nın tarihi ve kulturel zenginliklerine sahip cıkmayı amac edinen Bergama Kultur ve Sanat Vakfı, “Parşömen Projesi”ni yaklaşık beş yıl once yeniden hayata gecirmeyi amaclamıştır.

Zaman icerisinde gerekli çalışmalar yapılarak vakıf bunyesinden cıkarılan Parşomen, “ozel bir işletme” haline donuşturulup, unutulan Bergama Parşömenini antik cağlardaki imalat surecine sadık kalarak gunumuze taşımayı amac edinilmiştir.

Bu amacla calışmalarımızı surduren İsmail Araç, parşomen zanaatcısı olmakla beraber aynı zamanda bir donem Bergama’da oldukca yaygın olan karatabaklık zanaatının da bolgemizin son uyesidir.

Parşomen yapımı gibi oldukca emek gerektiren bir calışmada, anavatanında parşomen yapımcısı olarak kalan tek usta olan İsmail Arac’tan edindiğimiz değerli tecrubeler doğrultusunda hazırladığımız bilgileri sunuyorum.

 Parşomen uretimimizi yaptığımız bolgede uzun yıllar Bergama’nın karatabakları calışmıştır.

Şu anda birkac yapı ve havuzun sağlam kaldığı eski tabakhanede İsmail Usta geleneklerine bağlı kalarak oldukca sabır ve dikkat gerektiren zorlu bir calışmayla parşomen yapımına devam etmektedir.

 GALENOS VE ALLANOİ

 

M.O. 4. yuzyıl oncesinde, tapınak tıbbı haricindeki bir hekimlik mesleğine dair diploma veya benzeri belgelerin alındığı kurumlar bulunmadığından herkes kendisine hekim diyerek ortaya cıkabilmekteydi.

 Makedon Krallığı ve sonrasında kral ve imparatorları, saray mensuplarını, koleleri, asker ve gladyatorleri veya gorevlendirildikleri icin yoksulları tedavi eden hekimler sınıfı oluşmuştur.

Değişik tedavi yontemleri uygulayan ayrı hekimler arasında, goz, kulak, diş, kadın hastalıkları gibi ozellikli konuların uzmanları, alanları farklı cerrahlar, su ve şarap tedavisi uygulayıcıları sayılabilir.

Hekimlerin yaptıkları muayene ve cerrahi operasyon, yardım gerektiren zahmetli bir iş olduğu icin asistanlar ile calışılırdı.

 En azından, hasta, hekim ve asistan olmak uzere uc kişiyi alacak yeterli buyuklukte bir mekan operasyon odası olarak kullanılırdı.

 İtalya’nın Roma kentinde, coğunluğu Yunan, bircok sağlıkcı bulunuyordu.

 Yunanca konuşan hekimlerin daha cok tercih edilmesi, Ege dunyası tıp ve uygulayıcılarına olan guveni gösterse de, hekimlik, halk arasında erken Roma İmparatorluk Donemi’nde güvenilir ve saygı uyandıran bir meslek konumuna henuz ulaşamamıştı.

Pergamon’da M.S. 129’da doğan Galenos, Antik Cağ’ın en onemli eczacı ve cerrahlarındandır.

 Galenos’un yaşadığı donemden tasvirini bilmiyoruz, ilk temsili betimi 512 tarihli Julliana Anissius’a armağan edilen Dioskorides’in kodeksindedir.

 İtalya’da 1104 tarihinde inşa edilen Anagni katedralinde ve 16. yuzyıldan itibaren bazı yayınlarda taş baskı ve gravürleri mevcuttur.

1865’de Pierre Roche Vigneron’un yaptığı taş baskı temsili resim ise en yaygın kullanılanıdır.

  Temel eğitimini mimar ve matematikçi olan babası Nikon’dan almıştır.

 Nikon’un ruyasında sağlık tanrısının oğlunun doktor olmasını oğutlemesi sonucunda babası Galenos’u once Smyrna’ya sonra da İskenderiye’ye tıp oğrenimine gondermiştir.

Galenos Pergamon’da tıp eğitimi almamıştır; zira Pergamon’da tıp eğitimi veren bir kurum yoktur.

Bu donemde İskenderiye tıp eğitimi kadar kütüphanesiyle de meşhurdu.

 Hippokrates’e (M.O.460-370) atfedilen ama aslında İskenderiye kutuphanesinde derlenen ve M.O. 4. yuzyıldan itibaren yaklaşık 500 yıllık tıp yazılarının kulliyatı olan Corpus Hippocraticum, ansiklopedi yazarı Celsus’un M.S. 1. yuzyılda kaleme aldığı De Medicina  isimli eseri, Dioskorides’in M.S. 1. yuzyılda kaleme aldığı, bazıları resimlenerek kataloglanmış ilac hammaddelerini iceren, DeMateria Medica, Galenos’un tıp eğitimi sırasında kullandığı temel eserlerdendir.

 İskenderiye tıp okulunda, doğru sonuca varmak icin kadavra ve hayvanlar uzerinde çalışmaktan da kacınılmamıştır.

 Tedavi ve tıp eğitimi konusunda unlenen İskenderiye ekolu, akılcı tıbbın savunucusu olarak, doğru sonuca varmak icin kadavra, bazen de canlı uzerinde calışmakta sakınca gormemiştir.

Akılcı tıp, deneye dayalı gozlem esasına inanmamıştır.

Ampirik (deneysel) goruş ise, deneyimi onemsemeyen tıp felsefelerine karşı cıkmış, tıbbın iklim, kişi ve diğer pek cok şeye gore değişiklik gosterebileceğini savunmuştur.

İskenderiye ekolu, akılcı tıbbı deneyime dayalı olarak geliştirip iki metodu birleştirmeyi başaramamıştır.

 Farklı yerlerdeki eğitimi tamamlandığında ve Pergamon’a ailesinin yanına donduğunde Galenos 28 yaşındadır ve artık hekimlik mesleğini yapma aşamasındadır.

Babasının ısrarlarına dayanamayarak kendisine teklif edilen gladyator hekimliği gorevini kabul etmek zorunda kalır.

Başta istemediği bu gorevin ona bilimsel anlamda ne kadar faydalı olduğunu Roma’da hekimlik yaparken (M.S.162-166 / 169-179) yazdığı eserinde değinmiştir.

Aynı eserde Galenos’un değindiği diğer bir konuysa şifalı sularıyla meşhur Allianoi’dur.

İzmirli bir hatip olan Aristeides’in ve Pergamonlu Galenos’un Allianoi yerleşiminin adını zikretmesi muhtemelen bu adlandırmanın M.S.1 ve 2. yuzyıl icin yerel olduğunu akla getirmektedir.

Zaten Galenos yerleşimin ismini verdikten sonra acıklama gereği duyarak “oraya böyle denir” gibi bir ifade kullanmıştır.

Klaros’ta bulunan, Apollon Klarios’un Aristeides’e kehanetini aktaran bir yazıttaki, “Kaikos vadisinde Telephos’un ünlü kentinin olduğu Asklepios kür merkezine değil, şifalı suları olana gideceksin” ifadesine gore kastedilen yerin Allianoi olabileceği duşunulmuştur.

 Bunu “Ünlü olan Pergamon Asklepieionuna değil daha az bilinen  şifalı suları olana gideceksin” şeklinde de yorumlayabiliriz, Aristeides, eserinin Allianoi sularına yolculuk adını verdiği ucuncu bolume “beni buraya Tanrı gönderdi” sözleri ve bahsi gecen yazıtı birleştirirsek Aristeides’i Allianoi’a yonlendiren tanrı Apollon’dur.

Bu yazıttan, Aristesides ve Galenos’a gore şifalı suları olan ve sağlıkla ilişkili soz konusu yerleşimin Allianoi olarak adlandırılmasının sanırım sadece burayı bilen ve gelenler arasında olduğu sonucu cıkmaktadır.

 Bu noktada Galenos’un bu ismi kullanması bu yazının kapsamı acısından da ayrıca onemlidir.

Galenos’un, Roma’da hekimlik yaparken yazdığı, cerrahi deneyimlerini de aktardığı eserlerinin bir kısmı gunumuze ulaşabilmiş ve bin yılı aşkın bir sure cerrahinin en onemli başvuru kaynağı olarak kullanılmıştır.

Roma’da coğu hekimin iyileştiremediği hastaları Galenos’un tedavi edebilmesi İmparatorun da dikkatini cekmiş; Marcus Aurelius zamanında saray hekimliği, ardından Commodus zamanında imparatorun ozel hekimi olmuştur.

Galenos’un, Roma’ya gitmeden once, Pergamon’da gladyator hekimi olarak calıştığı, oncellerinin coğu olumle sonuclanan mudahalelerine karşın, başarılı tedaviler uyguladığı mudahalelerin, Allianoi’da olabileceği fikri ilk kez doktora tezimle ortaya konmuş ve ardından yayınlanmıştır.

 Bu calışmada arkeolojik, tarihsel ve yazılı kaynaklara dayanan bu sav değerlendirilecektir.

Askerlerin, gladyatorlerin ve toplu yaşantının olduğu daha bircok yapıda sağlık ile ilişkili mekanlara ve dolayısıyla bu konudaki kontekstlere rastlanması olasıdır.

 Bu calışmada da sağlık, tıp ve cerrahi kontekstleri iceren Allianoi yerleşimi, Pergamon’da bir sure gladyator hekimliği yapan Galenos ve dolayısıyla gladyatorlerle olası ilişkileri bağlamında değerlendirilecektir.

Bu değerlendirmeyle de Allianoi yerleşiminin ne olduğu sorgulanmaya calışılacaktır.

Oncelikle tıp, sağlık, hijyen ve cerrahi kontekstlerinin hangi yapı ve yapı gruplarında bulunduğunun sorgulanması ve kontekstlerinin  Allianoi ile olan benzerlikleri veya farklılıkları sorgulanmalı ardından da gladyatorlerle ilişkilendirilmelidir.

Sivil hastane fikri Roma Donemi’nde henuz uygulanmasa da, askerler, valetudinariumdenilen askeri hastanelerde tedavi edilebiliyordu.

Ordunun yuksek sınıfı tıbbi yardıma rahatca ulaşabilirken, normal askerlerin bu şansı daha azdı.

Savaş zamanlarında, işleyişi kolaylaştırmak icin, yaralıları arazideki askerler iyileştirmeye calışır, ancak hasta veya ağır yaralılar valetudinariuma yerleştirilirdi.

Antik Cağ’da, tedavi şekli ve yeri, hastanın statusune gore değişiyordu.

Zenginler, nadiren evde ozel bir mekan ayrılmış aile hekimi veya evlerine cağırdıkları uzman hekim tarafından tedavi ediliyordu.

 Orta halli kişilere, belirlenmiş bir kamu mekanı veya hekimin evindeki bir odada tedavi hizmeti verilebiliyordu.

 Devamlı hekim bulunduramayan kucuk yerleşimler,  tedavi ihtiyacını gezici hekimlerle karşılıyordu.

İmparator Vespesianus (M.S. 69-79) kanunlarına dair bir yazıtta  “Bergamalı Hekimlerin tıbbi masajı”na değinilmesi; Pergamon’da Galenos öncesinde de gladyator hekimlerinin olduğunu ve bu hekimlerin sporcu masajlarıyla un saldığını gostermektedir.

 Dolayısıyla Galenos’a atfedilen ilk spor hekimi iddiasından da vazgecilmelidir.

Galenos’dan yaklaşık yuz yıl once Pergamon hekimleri ozellikle masaj tedavileri konusunda tum Roma İmparatorluğunda zaten tek isimdi.

Bergama amfi tiyatrosu, stadyumu ve aşağı şehir tiyatrosunun gladyatorler tarafından kullanıldığını duşunebiliriz.

 Galenos’un M.S.157-162 yılları arasında gladyator hekimliği yaptığı yerin bu uc mekana yakınlığı nedeniyle Asklepieion olması, olumle sonuçlanması muhtemel gladyator yaralanmaları icin mumkun değildir.

 Gladyator musabakalarının yapıldığı amfi tiyatro da ayrıntılı operasyonlar için elverişsizdir.

 Gladyator hekimliği olarak adlandırdığımız konunun içeriği  burada onem kazanıyor.

 Gladyator hekimliğinde ilk etapta, musabaka öncesinde dinlenme ve uygun beslenme soz konusudur.

 Musabaka sonrasında ise, yine dinlenme ve uygun beslenme haricinde, ozellikle yaralanma tedavileri, masaj tedavisi ve termal tedavi one cıkar.

 Asklepieionlardaki, psikoterapi ağırlıklı teşhis ve tedavi, rahip hekimler tarafından gercekleştirilmekteydi.

 Hastaların gorduğu ruyalar rahipler tarafından yorumlanır ve tedaviye karar verilirdi.

 Pergamon, Kos, Epidauros, Korinthos ve Atina’da dinsel tıp merkezi Asklepieionlar bilinmektedir;

Bu beş dinsel sağlık merkezini eş olcek ve yon birliği acılarından karşılaştırmalı olarak gorduğumuzde one cıkan örneğin Pergamon olduğu acıktır.

 Dinsel tıp kapsamındaki tedavi amacı taşımayan trepanasyon, sunnet ve hadım etme gibi az sayıdaki cerrahi mudahaleler bile dinen yasaklandığı icin Asklepieionlarda gercekleştirilmemiştir.

Dinsel tıp alanlarında bulunan adaklar iyileşmesi istenen veya iyileşen yerlerin modelleridir.

 Ayak, bacak, el, kol, goz, kulak ve cinsiyet bildiren adaklar genellikle cerrahiyle değil masaj ve ecza ile ilişkilidir.

Ecza konusunda da Allianoi’da onemli veriler olduğunu belirtmek gerekir.

Allianoi’da da bazı mermerve bronz dinsel tıp buluntularına ve bir Telesforos heykelciğine rastlanan sınırlı dinsel tıp verilerinin yanında, yayınlanan ve yayın aşamasında olan metal ecza gerecleri; ecza tablaları; eczacılıkla ilişkili taş ve pişmiş toprak eserler; ecza ve tıpla ilişkili kemik eserler de ele gecmiştir.

Tabernae Medicae isimli eczaneler, dinsel tıp uygulama alanı Asklepieionlar, İspanya Elche ve icinde bir de askeri hastanesi bulunan Almanya Neuss garnizonun hamam yapısı bazı Roma garnizonlarının hamam yapıları sınırlı sayıda tıp ve cerrahi konteksti icerir.

 Tıp aletlerinin diğer bir buluntu yeri de sağlık evi olarak kullanılan hekim evleridir.

Hekim evlerinin en tanınmışları Pompeii’dedir.

 Pompeii’deki  hekim evi haricinde, ozellikle amfi tiyatro ve ludus yakınında, bazı evlerin dış cepheden acık odalarında da tıp aleti tespit edilmiştir.

 Bunlardan uzun suredir tanınan Casa del Chirurgo’nun hakkında bilinenlerin coğu 1984’de Bliquez tarafından değiştirilmiş ve muhtemel doğumevi Casa del Medico Nuova I olarak tahmin edilmiştir.

 Kentin guneyinde, gladyator okulu (ludus gladiatorius) civarında ve şehrin kuzeyinde yoğunlaşıyordu.

Nerdeyse tum bir insulayı kaplayan gladyatör kışlasının koşesindeki hekim evi Casa del Medico dei Gladiatori olarak adlandırılmıştır.

Boylelikle aslında gladyatorlere ait ozel bir tıp mekanından da bahsedilmiş oluyor.

Gladyatorler kışlası caprazında Medico Nuovo II olarak adlandırılan diğer bir hekim evi hekiminin, jinekoloji ve goz hastalıkları da dahil ceşitli calışma alanları olduğu kontekstten anlaşılmıştır.

 Tıp aletlerinin ele gectiği diğer evler olasılıkla, kendilerine ait ozel hekim barındıran zenginlerin olmalıdır.

İtalya’da, onemli iki yolun güzergâhındaki ve amfi tiyatrosu da bulunan Rimini hekim evinin hem askerler, hem de gladyatorler tarafından kullanılmış olması muhtemeldir.

En önemli hekim evlerinden olan kontekste tıpla ilişkili yaklaşık 150 buluntu ele gecmiştir.

 Bu hekim evinde ecza ve genel cerrahi yanı sıra, kemik cerrahisi, litotomi, uroloji ve diş tedavisi uygulanmıştır.

 Bulgaristan’ın Varna kentindeki Antik Marcianopolis kalıntılarında tespit edilen bir hekim evi tabanında, cok sayıda tıp aleti ele gecmiştir.

 Burada litotomi, uroloji, jinekoloji, kemik cerrahisi ve oftalmoloji uygulamaları yapılmıştır.

Antik Moesia bolgesinin tek amfi tiyatrosunun da Marcianopolis’te olması kanımca bir rastlantı değildir.

Canakkale Ayvacık ilcesinde bulunan Apollon Smintheus Tapınağının hemen kuzeyinde de M.S. 2. yuzyıla ait ve tabanı mozaik kaplı bir hekim evi tespit edilmiştir.

Smintheion’da M.O. 1. Yüzyıldan itibaren 300 yıl devam eden Apollon Smintheia Pauleia spor oyunlarının duzenlendiği bilinmekte olup şenliklerde odul almış aynı okuldan ya da eğitmenden yetişmiş sporculara ait 9 adet heykel kaidesinde, dereceleri, isimleri ve spor dalları belirtilmiş; hekim evinin bu müsabakalarla ilişkili olması muhtemel gorulmuş ve alandan, bronz ve kemikten ecza kaşıkları, ecza tablası gibi gerecler ile bir amulet ele gecmiştir.

 Buluntular ve evin konumu buradaki hekimin tapınak tıbbına bağlı olduğunu kanıtlar niteliktedir.

 Pompeii, Marcianopolis ve Rimini hekim evlerini yon birliğinde olcekli olarak karşılaştırdığımızda, bunların genellikle peristilli (ve nispeten zengin konutlarından farksız) olduğu gorulmektedir.

Buna bakılarak Allianoi’da tespit edilmiş bazı peristilli yapıların da muayene ve tedavi amaclı kullanım gormuş olabileceği duşunulebilir.

 Bazıları insula denilen yapı adacıklarının tamamını kapsayan Allianoi peristillerine ait saptanmış tıp aleti kontekstleri yayınlanmıştır.

Dinsel tıp haricindeki ecza, cerrahi ve genel sağlık uygulamalarının yapıldığı yer ve mekanlara baktığımızda buraların genellikle ya askerler ya da gladyatorler tarafından kullanıldığını gormekteyiz.

 Her ne kadar Pergamon’da bir garnizon anlamında askeri topluluktan bahsetmek mumkun olmasa da gladyatorlerin varlığı Anadolu’nun nadir amfi tiyatrolarından birinin burada olması nedeniyle acıktır.

 Antik kentin bu kısmında 1930 ve 1950’li yıllardaki sondaj ve temizlikler haricinde kapsamlı bir kazı olmadığı icin Bergama icin son derece onemli bu uc yapı hakkında tarihi ve plansal bilgimiz eksiktir.

Gladyatorlere dair cok bilgimiz olmasına karşın soz konusu Kucuk Asya gladyatorleri olduğunda durum tam tersidir.

 Antik kaynaklardan, Nikomedeia (Dio Cassius), Pisidia Isaura (Ammianus), Laodikeia (Cicero), Mylasa (Cicero), Ephesos (Plutarkhos) ve Pergamon’da (Galenos) gladyator oyunları olduğuna dair sınırlı aktarımlar mevcuttur.

 Pergamon’dakinden daha az korunmuş Kyzikos amfi tiyatrosuyla birlikte, Batı Anadolu’da doğrudan amfi tiyatro olarak inşa edilmiş  sadece iki ornek bilinir.

Kyzikos amfi tiyatrosu da Pergamon gibi şehrin ve surların dışında ve dere yatağındadır.

 Maalesef onunda Pergamon amfi tiyatrosu gibi kapsamlı araştırması yapılmamıştır.

 Yaklaşık 155x180 metre olculerinde oval formlu olduğu ve muhtemelen M.S. 117 depremi sonrası yapıldığı varsayılır.

 Tıp aleti buluntularıyla gladyatorlerin paralelliğine işaret edebilecek önemli hekim mezarlarından biri de Kyzikos’dandır.

Kyzikos amfi tiyatrosu, Kyzikos Hekim mezarı konteksti ve Kyzikos buluntusu gladyator stelleri tıp ile gladyatorlerin ilişkisini bir kez daha kanıtlar niteliktedir.

Araştırması ve kazısı yapılmış amfi tiyatroların hem buyuklerinde hem de taş temel uzerine coğu ahşaptan yapılan kucuklerinde, yakın çevresinde Ludus adı verilen gladyator okulları tespit edilmiştir.

Bildiğimiz gladyatör okulu orneklerinde bazı hijyen ve ecza gerecleri haricinde cerrahiye ilişkin onemli bir buluntu saptanmaması, olasılıkla Pergamon’da da olması gerekli benzer yapının gladyator hekimliğinde kullanılmamış olduğunu duşundurmektedir.

Gectiğimiz yıllarda en son tespit edilen, Avusturya’daki bir gladyator okulu, kazı oncesi zemin tarama verilerine dayanan canlandırmasının ardından, turizm icin bir cekim merkezi haline gelmiştir.

Bu nedenle de Bergama’da amfi tiyatro ve cevresinde, yapılaşma karşısında daha da gec kalınmadan gerekli araştırmaların yapılması gerekmektedir.

 M.S. 1. ve 3. yuzyıllar ozelinde, antik cerrahinin askeri yayılım ve gladyatör oyunlarıyla ilişkili olduğu arkeolojik belgelerle kanıtlanabilmektedir.

Roma garnizonlarının yol guzergahında ayrıntılı araştırma yapılabilen tum garnizon merkezlerinde valetudinarium adlı askeri hastaneler  tespit edilmiştir.

Roma Donemi coğrafyasında tespit edilen M.S. 1. ve 3. yuzyıl

hekim mezarlarının dağılımlarına baktığımızda da Roma garnizon yol güzergâhındaki buluntu yoğunluğu dikkat cekicidir.

En onemli Hekim mezar kontekstlerinden Ephesos-127 ve Ephesos-228 de Batı Anadolu’nun gladyator oyunlarının en yoğun olduğu bolgeden ele gecmiştir.

 Garnizon yol guzergahlarının dışında kalan hekim mezarları ise, gladyator oyunları duzenleyen buyuk yerleşimlerin yakınındadır.

 Sivil hastane fikrinin henuz oluşmadığı devlet tekelindeki tek sağlık kurumları valetudinariumlardır.

Yapılan karşılaştırmalarda da gorulduğu gibi bu hastane yapıları her zaman garnizonların icindedir.

Anadolu’nun Roma garnizon yerleşimine bakacak olursak  Melitene (Malatya Battalgazi), Zeugma (Gaziantep Nizip Belkıs Koyu), Satala (Gumuşhane Kelkit Sadak Koyu), Trapesus (Trabzon), Samosata (Adıyaman Samsat), Nisibis (Mardin Nusaybin?)  olmak uzere tamamı doğu ve guneydoğu Anadolu’da olan  toplam altı merkezden bahsedilir.

Doğu garnizon yolu uzerinde, ulkemizde araştırılması yapılmış tek garnizon yerleşimi Zeugma’dır.

 Ne yazık ki Zeugma garnizon hastanesinin diğer garnizon hastanelerine benzeyip benzemediği tartışması cevaplanamamaktadır.

 Kazılar tamamlanmadan bu alan da tıpkı Allianoi gibi baraj suyu altında kalmıştır.

 Sondajlardan birinin hastane yapısına denk geldiği duşunulebilir.

 Allianoi’a donecek olursak buluntuların yoğunlaştığı alanın hastane olarak tanımladığımız alan olduğu goze carpmaktadır.

 Bir sel dolgusu altında kalarak cok iyi korunmuş kontekstine rağmen hastanenin kazısı tamamlanamamıştır.

 15 odası araştırılabilen hastanenin tahmini 14 odası hic kazılmamıştır.

 Hastane odalarından b4 mekanında 2 staphylagra, 3 tutucu, dil baskısı, tup sonda, kaldırıcı ve bir sonda mahfazası parcası ve ic hemoroitlere mudahale icin bir anal speculum bulunmuştur.

 Kontekstlerine bağlı olarak b4 mekanında kucukdil ve hemoroit operasyonları; b7 mekanında uroloji ve litotomi;  b5 mekanının goz cerrahisi; c1 mekanının cerrahi dikiş / sutur; Allianoi genelinden ele gecen tıp aletleri arasında genel cerrahi amaclı neşterler, uroloji, litotomi ve lavman gerecleri; dağlama amaclı demir koterler, hacamat kabı, katarakt iğnesi sapı, genel amaclı duz tutucular ve ozel amaclı capraz tutucular bulunmuştur

Allianoi Hastanesinin kazı sırasındaki son durumuna dayanan ve tarafımdan hazırlanan bir tumleme plan teklifi, tespit edilen diğer hastane yapılarıyla plan, boyut ve form acısından karşılaştırmalarda kullanılabilir.

Garnizon ici hastane yapılarının gerek tipolojik gerekse analojik genel bir calışması bulunmamakla beraber boyut ve form acısından uc tip altında genelleyebiliriz.

 Bunlardan ilki ve en cok orneği olan form ic ice iki sıra mekan sırası olan ve diğerlerine gore nispeten daha geniş alan kaplayanlardır.

Birinci tipin ornekleri arasında Vatera / Xanten / Colonia Ulpia Taiana I, Vatera / Xanten / Colonia Ulpia Taiana II, Neuss / Novaesium, Haltern, Bonn, Novae, Inchtuthil, Windisch ve Altenburg sayılabilir.

 Birinci tiple Allianoi hastanesini karşılaştırdığımızda oda sayılarının diğerlerinde cok ve boyut acısından da buyuk olduğu gorulur.

 İkinci tip ise orneğini Valkenburg ve Kunzing’de gorduğumuz merkezi avlu yerine merkezdeki koridor cevresinde sıralanan odalardan oluşan hastane tipidir.

Ucuncu ve son tip ise merkezi avlu etrafındaki bir sıradakiodalardan oluşan ve Allianoi orneğine en benzeridir.

Ucuncu tipin orneklerine Hausestaads, Aquis Querquennisin ve Wallsend / Vidolanda’da rastlıyoruz.

Allianoi hastanesini yon ve olcek birliğiyle ikinci ve ucuncu tiple karşılaştırdığımızda, Hausestaads, Aquis Querquennisin ve Wallsend ornekleri en yakın benzerlerdir.

Sonuc olarak Galenos’un gladyator hekimi olarak calıştığı yer  Allianoi’da bahsettiğimiz hastane yapısı olmalıdır.

 Hastane yapısı ozelinde, şu anki bilgilerimize gore, Roma askeri garnizonu icerisinde olmayan saptanmış tek hastane orneği de Allianoi’dadır.

 Bu bağlamda Allianoi ile birlikte sanırım Antik Cağ’ın ilk garnizon dışı hastanesi de araştırmaları tamamlanmadan yok edilmiş oldu.

 Allianoi, tıp ve gladyator ilişkisi, yerleşimin niteliğinin ne olduğunun anlaşılması acısından da son derece onemlidir.

Kentlerin bir kutsal alan gibi hemen yakınında bazen de biraz dışında olabilen Asklepieionların, hekim evlerinin ve diğer tıpla ilişkili mekanların merkez kentle olan mesafeleri Allianoi orneğine uymaz.

 Allianoi’un bağlı olduğu merkez kentin Pergamon haricinde duşunulmesi de olanaksızdır.

Elbette ki Pergamon yakınlarında Allianoi civarında bir garnizon da yoktur ve olamaz.

 Ancak Allianoi yerleşim planını diğer garnizonlarla karşılaştırdığımızda carpıcı benzerlikler soz konusudur.

Allianoi merkez yerleşim olarak adlandıracağımız ve kazıların yoğunlaştığı alan doğu ve batı ana girişleri haricinde dış giriş ve ulaşıma kapalı kabaca bir dikdortgen alandan oluşur ki bu alışılmış garnizon planı uygulamasıdır.

 

Allianoi yerleşimi ile garnizon planı benzerliğinde diğer bir nokta da T” planlı decumanus / cardo cadde uygulamalarıdır.

 M.S. 1. yuzyılın ikinci yarısında İmparator Vespesianus zamanında Bergamalı Hekimlerin tıbbi masajı”ndan bahsedilmesio donemde bile spor hekimliği konusunda Pergamon’un önemli olduğu gostermektedir.

 Spor hekimliği yani gladyator hekimliği icin masaj ve termal tedavinin buyuk onem taşıdığı bilinmektedir.

Allianoi’daki yerleşim dışı, yol ustu kaplıca yapısının boyut acısından da hicbir analojik benzerinin olmaması bu noktada cok onemlidir.

Allianoi kaplıcasının merkez Pergamon kenti siyasi gucu tarafından onemli bir mimari yatırımdır ve bunu gladyator hekimliğiyle acıklamak da  en mantıklısıdır.

 Boylelikle Galenos oncesi Pergamon Hekimlerinin tıbbi masajlarıyla un kazandığı yerin de Allianoi olduğunu ileri surmek yerinde olacaktır.

Başlangıcta gladyatörlerin tıbbi masaj tedavisinde kullanılan Allianoi kaplıca kompleksine hastanenin ilavesiyle bu sefer de gladyatorlerin tıbbi ve cerrahi tedavisinde kullanılmaya başlanmış ve bu hastanede M.S.157-162 yılları arasında Galenos gladyatörleri tedavi etmiştir.ator hekimliği yapmıştır.


ÜTOPYALAR - 1

  ÜTOPYA VE GERÇEKLİK   Sosyalizm on dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sının üzerine bir ütopya olarak çökmüştür. Bu ifade, kesinlikle şu iki t...