18.YY SONLARI
İnsanlar dünyanın daha az bir kısmına
yayılmışlar; nüfus oldukça az; insanların boy ortalaması daha kısa...bu açıdan
dünya şimdikinden daha küçük.
Öte yandan ulaşım ve haberleşme ağı
şimdiki gibi değil.
Birbirinden uzaktaki başkentleri birbirine
bağlamak kent ve kırsalı birbirine bağlamaktan daha kolaydı.
Çünkü büyük şehirler zaten su yollarının
üstünde ya da liman kentleriydi.
Merkez tarafından taşraya atanan memurlar
yok dolayısıyla taşra haberleri çok sonraları alabiliyor. 1814 Fransa’sında
5000 adet gazete satılıyor.
Orta ve üst sınıflar için.
Çünkü okuma bilen sayısı çok az.
Kısacası 1789’un dünyası kıra
dayanmaktaydı.
İngiltere’de kentli nüfus kırsal
nüfusu ilk hez 1851’de geride bırakabilmiştir.
İskandinavya Rusya Balkanlar’da
18.yy’da kırsal nüfus %90dan fazlasını oluşturuyor.
18. yy’da İngiltere’nin nüfusu 1 milyon
Paris yarım milyon, İtalya’da 5 büyük şehir ki sayının fazla olması şehir
devletlerinden oluşmasından kaynaklanıyor.
Avrupa’nın diğer merkezlerinde de birer
şehir’in nüfusu 100.000 in üzerinde…
Bu arada Tokyo o dönemin en kalabalık
şehri...
Bir de taşra kasabaları var Ortaçağ’ın
sonunda parlayan bu kasabalar daha sonra bir gerileme dönemi yaşamıştır.
18.yy ın ikinci yarısında nüfustaki
inanılmaz artış , büyüyen kentleşme, ticaret ve imalat çağı tarımsal iyileşmeyi
teşvik etmiş aslında bunu zorunlu kılmıştır.
Bu dönemde kapitalist tarım için uygun
şartlara sahip olan bir tek İngiltere var .
Sömürgeler üzerinden gerçekleşen ticaret
önem kazanıyor.
Zengin bir tüccar kesimi
yaratıyordu.
Madencilik ve imlatçılık, Avrupa’nın her
yanında hızla gelişiyor olmakla birlikte tüccar bu işlerin başlıca
denetleyicisi olma konumunu sürdürmektedir.
Genişlemekte olan endüstrinin asıl biçimi
zanaatkarın ya da köylünün tarım dışı emeğinin ürününün tüccar tarafından
pazarda satılmak üzere satın alındığı eve iş verme ya da sipariş sistemi denen
bir biçimi olmasından kaynaklanmaktaydı.
Bu sistem içerisinde -özellikle
hammadesini tüccardan alan ve üretim araçlarını da tüccardan kiralayan-
zanaatkar parça başı ücret alan işçiye dönüşmüştü.
Dokumacılık da yapabilen köylüler
zamanla belirli bir arazi parçasına sahip dokumacı haline gelebiliyordu.
Merkezilikten yoksun tüm bu üretim
biçimlerinin kilit denetmeni, köylerin ve arka sokakların emekçisini dünya
pazarına bağlayan kişi bir çeşit tüccardı.
Sanayiciler ise tüccarların yanında küçük
iş sahibi konumundaydılar.
Ticaret ve sanayideki gelişme ile
bilimsel gelişme birbirini destekliyor.
Aydınlanma gücünü esas olarak üretimden,
ticaretten ve her ikisiyle kaçınılmaz olarak ilişkisi olduğuna inanılan
ekonomik ve bilimsel ussallıktan almıştı.
Aydınlanmanın en büyük savunucuları
da ekonomik bakımdan en ilerici sınıflar, zamanın elle tutulur ilerlemeleriyle
doğrudan ilgisi bulunan tüccar çevreleri ve ekonomik olarak aydınlanmış toprak
lordları, bankerler, ekonomide ve toplum yaşamında idari konumda bulunan
bilimsel düşünen yöneticiler, eğitimli orta sınıf, imalatçılar ve
girişimcilerdi.
Farmason locaları da bu dönemde
oluşturuldu.
Aydınlanmış düşünceye laik, akılcı ve
ilerici bir bireycilik egemen olmaktaydı.
Bireyi zincirlerinden, ortaçağın
cahil gelenekçiliğinden, kilisenin hurafelerinden insanları doğuştan gelen bir
takım haklarla donatan bir düzenden kurtulmak başlıca hedefti.
Özellikle İngiltere ve Fransa arasındaki
uluslararası rekabet Fransa’nın aleyhine sonuçlandı.
İngiltere savaşları daha kolay
örgütledi finanse etti ve yürüttü.
Fransa her ne kadar İngiltere’den nüfus
olarak daha fazla, daha zengin vs olsa da savaşları yürütebilmek adına kendini
tüketti.
Yedi yıl savaşlarında (1756-1763) Fransa
Almanya ile ittifak yapan İngiltere’ye yenildi. İngiltere Amerika’yı
kaybetti.
Fransa bu sırada Amerika’ya destek veriyor
bu sırada kendi ülkesinde de devrim patlak verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder