9 Ekim 2022 Pazar

 18.YY SONLARI 

 


İnsanlar dünyanın daha az bir kısmına yayılmışlar; nüfus oldukça az; insanların boy ortalaması daha kısa...bu açıdan dünya şimdikinden daha küçük. 

 

Öte yandan ulaşım ve haberleşme ağı şimdiki gibi değil. 

 

Birbirinden uzaktaki başkentleri birbirine bağlamak kent ve kırsalı birbirine bağlamaktan daha kolaydı. 

 

Çünkü büyük şehirler zaten su yollarının üstünde ya da liman kentleriydi.

 

Merkez tarafından taşraya atanan memurlar yok dolayısıyla taşra haberleri çok sonraları alabiliyor. 1814 Fransa’sında 5000 adet gazete satılıyor. 

 

Orta ve üst sınıflar için. 

 

Çünkü okuma bilen sayısı çok az.

 

Kısacası 1789’un dünyası kıra dayanmaktaydı.

 

 İngiltere’de kentli nüfus kırsal nüfusu ilk hez 1851’de geride bırakabilmiştir.

 

 İskandinavya Rusya Balkanlar’da 18.yy’da kırsal nüfus %90dan fazlasını oluşturuyor.

 

18. yy’da İngiltere’nin nüfusu 1 milyon Paris yarım milyon, İtalya’da 5 büyük şehir ki sayının fazla olması şehir devletlerinden oluşmasından kaynaklanıyor.

 

Avrupa’nın diğer merkezlerinde de birer şehir’in nüfusu 100.000 in üzerinde… 

 

Bu arada Tokyo o dönemin en kalabalık şehri...

 

Bir de taşra kasabaları var Ortaçağ’ın sonunda parlayan bu kasabalar daha sonra bir gerileme dönemi yaşamıştır.

 

18.yy ın ikinci yarısında nüfustaki inanılmaz artış , büyüyen kentleşme, ticaret ve imalat çağı tarımsal iyileşmeyi teşvik etmiş aslında bunu zorunlu kılmıştır. 

 

Bu dönemde kapitalist tarım için uygun şartlara sahip olan bir tek İngiltere var .

 

Sömürgeler üzerinden gerçekleşen ticaret önem kazanıyor.

 

 Zengin bir tüccar kesimi yaratıyordu.

 

Madencilik ve imlatçılık, Avrupa’nın her yanında hızla gelişiyor olmakla birlikte tüccar bu işlerin başlıca denetleyicisi olma konumunu sürdürmektedir.

 

Genişlemekte olan endüstrinin asıl biçimi zanaatkarın ya da köylünün tarım dışı emeğinin ürününün tüccar tarafından pazarda satılmak üzere satın alındığı eve iş verme ya da sipariş sistemi denen bir biçimi olmasından kaynaklanmaktaydı. 

 

Bu sistem içerisinde -özellikle hammadesini tüccardan alan ve üretim araçlarını da tüccardan kiralayan- zanaatkar  parça başı ücret alan işçiye dönüşmüştü.

 

 Dokumacılık da yapabilen köylüler zamanla belirli bir arazi parçasına sahip dokumacı haline gelebiliyordu. 

 

Merkezilikten yoksun tüm bu üretim biçimlerinin kilit denetmeni, köylerin ve arka sokakların emekçisini dünya pazarına bağlayan kişi bir çeşit tüccardı. 

 

Sanayiciler ise tüccarların yanında küçük iş sahibi konumundaydılar.

 

 Ticaret ve sanayideki gelişme ile bilimsel gelişme birbirini destekliyor.

 

Aydınlanma gücünü esas olarak üretimden, ticaretten ve her ikisiyle kaçınılmaz olarak ilişkisi olduğuna inanılan ekonomik ve bilimsel ussallıktan almıştı.

 

 Aydınlanmanın en büyük savunucuları da ekonomik bakımdan en ilerici sınıflar, zamanın elle tutulur ilerlemeleriyle doğrudan ilgisi bulunan tüccar çevreleri ve ekonomik olarak aydınlanmış toprak lordları, bankerler, ekonomide ve toplum yaşamında idari konumda bulunan bilimsel düşünen yöneticiler, eğitimli orta sınıf, imalatçılar ve girişimcilerdi. 

 

Farmason locaları da bu dönemde oluşturuldu.

 

Aydınlanmış düşünceye laik, akılcı ve ilerici bir bireycilik egemen olmaktaydı.

 

 Bireyi zincirlerinden, ortaçağın cahil gelenekçiliğinden, kilisenin hurafelerinden insanları doğuştan gelen bir takım haklarla donatan bir düzenden kurtulmak başlıca hedefti.

 

Özellikle İngiltere ve Fransa arasındaki uluslararası rekabet Fransa’nın aleyhine sonuçlandı.

 

 İngiltere savaşları daha kolay örgütledi finanse etti ve yürüttü. 

 

Fransa her ne kadar İngiltere’den nüfus olarak daha fazla, daha zengin vs olsa da savaşları yürütebilmek adına kendini tüketti. 

 

Yedi yıl savaşlarında (1756-1763) Fransa Almanya ile ittifak yapan İngiltere’ye yenildi. İngiltere Amerika’yı kaybetti. 

 

Fransa bu sırada Amerika’ya destek veriyor bu sırada kendi ülkesinde de devrim patlak verdi.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜTOPYALAR - 1

  ÜTOPYA VE GERÇEKLİK   Sosyalizm on dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sının üzerine bir ütopya olarak çökmüştür. Bu ifade, kesinlikle şu iki t...